Deneysellik kirliliktir dedi
Denedi çabalamadı kirletti
Experimental is pollution, he said.
Tried, never tried, polluted.
Experimental got me mental.
Everything has got a language.
Tiring.
Worth it.
Unnecessary.
Semiotics.
NLP.
Body Language.
Text Language.
Emoji.
Performance.
Will.
27 Aralık 2019 Cuma
20 Aralık 2019 Cuma
Kabak Çekirdeği
14.10.2019
Dişinin “güzel” olması gerekir
hep(!) Ya Rönesans tablolarındaki gibi etine dolgun, ya korseyle beli incecik,
ya halkalarla boynu uzatılmış, yahut güneşten sakınılmış ki beyaz kalsın...
Akıl, bilim, sanat, spor ve daha pek çok alanda ikincil cins adledilegelmiştir
o. Virgina Woolf “Kendine Ait Bir Oda”sında Shakespeare’e hayali kız kardeş
yaratmış, “o yazmak isteseydi”ye pencere aralamış ve bir kadının yazar, şair,
oyuncu olabilmek için de nasıl savaşlar verdiğinin altını çizmiştir. Kadın.
Kadın sözcüğü bile pek çok mücadele vermiştir, yanına hak sözcüğünü çekene dek.
Adıyla kendi kitabını çıkarana dek. Brönte kardeşler mesela... Kaldırımlardan
büyük müzikhollerin sanatçı serçesi olana dek. Edith piaf mesela... Yakın
geçmişte J. K. Rowling de ismini aynı endişeden dolayı –cinsiyet belirtmemek için-
kısaltarak kullanmıştır. Adeta kadın yalnızca domestik bir hizmetkar, evcil
gönüllü bir köle olabilirmiş, öyle kalmalıymış, ipi gevşetirilirse erkek
iktidarı sarsılırmış gibi... Sanki bunun dışında hiçbir erkeğin iktidar sorunu
yokmuş gibi. Orgazm olmuyorsa kadın, sorun yine kadındaymış gibi... Beyaz
çarşaf al olmadıysa kadın, bebek erkek değilse kadın, yemek soğuduysa kadın,
erkek mutlu değilse kadın, yuva yapan kuş kadın, kadın değil bayan, kız oğlan
kız kadın, erkeğe birden fazla sayıda kadın, istenir alınır verilir kadın,
gülmesin kadın, otursun oturduğu yerde kadın, elinin hamuruyla kadın, tahrik
eden kadın, rızası var kadın, ne anlar kadın... Oysa eskiler Kadın Allahım diye
şükredermiş. Şamanik mamanik! Anaerkillik de cereyan etmiş. Bunca erkek işgali,
boyunduruğu ve katılaşmış öğretilerin pençesinde kadın kadına hala pranga vurup
çelme takarken Türkiye’de Demet Evgar, Gülse Birsel, Nil Karaibrahimgil, Dilek
Sert Erdoğan gibi göz önündeki isimlerin önderliğindeki kadın hareketleri
farkındalık geliştirmeye yardım etti elbette; lakin yetmedi. Yetmez! “Kanatları
ruhunda olan” kadının özgürlüğünü, kuvvetini, bireyselliğini ve benzersizliğini
“hepinize teker teker öğreteceğiz!” Asi kızlara uykudan önce masallarının
Anadolu versiyonu tam bir zaferler kumpanyası esasında! Demet Akbağ gibi mesela
“Bir Demet Tiyatro’da, içi dışında... Tomris mesela... Katunlar mesela... Koca
dağı örten karı mesela... Aslıhan, Zühal, Dilara, Özlem, Ahsen, Neşe, Özge,
Seçil, Derin, Nazmiye, Yurdagül, Şerife, Zehra, Esra mesela... Özgecan, Emine,
Sultan, Cemile mesela...
Aç kanadını şimdi kadın! Belki de
karısı olmasaydı Graham Bell icat edemeyecekti telefonu, Edison ampulu... Her
başarılı erkeğin ardında bir kadın yok, çok kadın var: annesi var, karısı var,
kızları var, kardeşleri var. Kadının ardında da yanında da babası, kocası, erkek kardeşi,
arkadaşı, oğlu olsun. Kadın okusun yazsın, kadın şarkı söylesin avaz avaz,
kadın sahneden, kürsüden, direksiyondan inmesin, gözden dile düşmesin. Kadın
yaratsın, renge renk, lezzete ahenk katsın. Uçak da uçursun, devlet de
yönetsin, uzaya da gitsin, isterse anne de olsun, aşık da. Müsaadenizle (!), kadın müsaade sorup
durmasın!
Şimdi bizim vaktimiz. Kadın
kanatları altında kadın bağımsızlığı! Orkideler açsın.
Aslıhan
10 Kasım 2019 Pazar
29 Ekim 2019 Salı
Haşhaşlı Leblebi
Ben hep 2012 25 Kasım'a
Pera'da İtalyan Konsolosluğu'na
O eski ve hafızada - ki güvenilmez- yeni güne giderim.
Celine Dion'un dediği o "A new day has come" gününe...
Bir telefon yana yakıla
Bir istek, bir söz, bir yol.
En yakınlarım iyi bilir
Hera, Athena, Artemis, Aphrodite, Zeus, Poseidon, Helen, Daphna, Dyonysos...
Çok uğrayan olur insan hayatına
Ama en yakınlarım bilir ölümlünün şeytana aşık olması en ağır cezadır.
Sonrası fasa fiso.
Acımasızca.
Sonrası bir devinim
Kısır döngü
9 ayda bir doğum
Belirsiz aralıklı hortlama
Kelebeklenme kurtlanma.
Bileğime sıkı sıkıya faşiyle bağladığım
Çift taraflı baltamla olan kavgam...
İyi sevişebilmek için sol göğsümün altındakini verdim ben,
Yetmedi.
Ne istediğini anlamadım ki?
Pulları yağlıydı, kaydı elimden.
Hep mi hiç olur?
Frida demiş "Affedemediğinden vazgeçersin, vazgeçemediğini affedersin."
Pera'da İtalyan Konsolosluğu'na
O eski ve hafızada - ki güvenilmez- yeni güne giderim.
Celine Dion'un dediği o "A new day has come" gününe...
Bir telefon yana yakıla
Bir istek, bir söz, bir yol.
En yakınlarım iyi bilir
Hera, Athena, Artemis, Aphrodite, Zeus, Poseidon, Helen, Daphna, Dyonysos...
Çok uğrayan olur insan hayatına
Ama en yakınlarım bilir ölümlünün şeytana aşık olması en ağır cezadır.
Sonrası fasa fiso.
Acımasızca.
Sonrası bir devinim
Kısır döngü
9 ayda bir doğum
Belirsiz aralıklı hortlama
Kelebeklenme kurtlanma.
Bileğime sıkı sıkıya faşiyle bağladığım
Çift taraflı baltamla olan kavgam...
İyi sevişebilmek için sol göğsümün altındakini verdim ben,
Yetmedi.
Ne istediğini anlamadım ki?
Pulları yağlıydı, kaydı elimden.
Hep mi hiç olur?
Frida demiş "Affedemediğinden vazgeçersin, vazgeçemediğini affedersin."
25 Ekim 2019 Cuma
Baileys Coffee
Şehirler arası otobüs yolculukları beni hep hüzünlendirir. Yıldızların göründüğü karanlık tepeler arası yollardan geçecek olmak ve nostaljik, retrospektif, dejavu dolu anmalar...
Birinde içimden uzaktaki şehre bakıp "bu ışıklardan biri sensin ama kim bilir hangindesin" diye, diğerinde gözlerim kurbağa olana kadar muavinin getirdiği peçetelere ağladığım terk edilişimi kutlayışıma hayretler içinde, bir başkasında da ülkeden çıkınca uzaklara gidince kendimden de uzaklaşıyorum sanıp nereye gidersem kendimi de götürdüğümü anlayarak...
Bir defasında bir petekler dolusu bal çocukluk arkadaşımın devrilen otobüste bulutların üstüne çıkışı ve bir seferinde de - ki en eskilerindendir otobüs ile ilgili anılarımın- komşumuz Münevver teyzenin torunu Dilek ablanın içinde olduğu otobüs yanmıştı, tam da Candan Erçetin'in "ölümden başkası yalan" şarkısı çıktığı sıralardı, onu öne katlandığı için karnında içerde kalan ve dolayısıyla yanmamış olan kazak parçasından tanımışlardı... Melek Dilek... Annesinin evinde kaza olduğu anda yerdeki fayanslar patlamış demişlerdi...
Benim için otobüs yolculuğu bu kadar karanlık değil elbette; kitap okuduğum, günce yazdığım, çılgıncasına müzik dinlediğim ve kendime ayırdığım bir zaman dilimi otobüs yolculuğu...
Bir de beni uğurlayan da çok önemli. Gidişimi tılsımlı ve her gidişimi dönüşlü yapan o/onlar...
Fantastik yaklaşımlarımla epeski bir sevgiliden beni gece yarısı otobüsüne uğurlamasını istemiştim ve çığırtkanlık yapılmamasını duyurup duran otogarda alıvermişti çantamı elimden, bir 15 dakika sarılakalmıştık. Allah Allah...
Şimdi bu sevgilileri düşününce kim neyi hak etti neye layıktı da şehirler arası otobüs yolculuklarıma dahil ettim anlayamıyorum da...
Bir de Bozcaada'ya doğru olan otobüs yolculukları var, sakız kokusunu duyunca insan geliveriyor kendine. Bir fermente üzüme, rakılı mezeye, kum dipli berrak denize kapılıveriyor ve her yolculuk gibi bu da Ayetel Kürsi ile başlıyor.
Birinde içimden uzaktaki şehre bakıp "bu ışıklardan biri sensin ama kim bilir hangindesin" diye, diğerinde gözlerim kurbağa olana kadar muavinin getirdiği peçetelere ağladığım terk edilişimi kutlayışıma hayretler içinde, bir başkasında da ülkeden çıkınca uzaklara gidince kendimden de uzaklaşıyorum sanıp nereye gidersem kendimi de götürdüğümü anlayarak...
Bir defasında bir petekler dolusu bal çocukluk arkadaşımın devrilen otobüste bulutların üstüne çıkışı ve bir seferinde de - ki en eskilerindendir otobüs ile ilgili anılarımın- komşumuz Münevver teyzenin torunu Dilek ablanın içinde olduğu otobüs yanmıştı, tam da Candan Erçetin'in "ölümden başkası yalan" şarkısı çıktığı sıralardı, onu öne katlandığı için karnında içerde kalan ve dolayısıyla yanmamış olan kazak parçasından tanımışlardı... Melek Dilek... Annesinin evinde kaza olduğu anda yerdeki fayanslar patlamış demişlerdi...
Benim için otobüs yolculuğu bu kadar karanlık değil elbette; kitap okuduğum, günce yazdığım, çılgıncasına müzik dinlediğim ve kendime ayırdığım bir zaman dilimi otobüs yolculuğu...
Bir de beni uğurlayan da çok önemli. Gidişimi tılsımlı ve her gidişimi dönüşlü yapan o/onlar...
Fantastik yaklaşımlarımla epeski bir sevgiliden beni gece yarısı otobüsüne uğurlamasını istemiştim ve çığırtkanlık yapılmamasını duyurup duran otogarda alıvermişti çantamı elimden, bir 15 dakika sarılakalmıştık. Allah Allah...
Şimdi bu sevgilileri düşününce kim neyi hak etti neye layıktı da şehirler arası otobüs yolculuklarıma dahil ettim anlayamıyorum da...
Bir de Bozcaada'ya doğru olan otobüs yolculukları var, sakız kokusunu duyunca insan geliveriyor kendine. Bir fermente üzüme, rakılı mezeye, kum dipli berrak denize kapılıveriyor ve her yolculuk gibi bu da Ayetel Kürsi ile başlıyor.
28 Eylül 2019 Cumartesi
Kokteyl
"Bildiğim tek bir şey var
Hiçbir şey bilmediğim" diye savunur Sokrates, der Platon.
Şüphe ederim her şeyden ve her gerçekten bırakın doğrularımızı
Derime işlettim yirmi dört yaşındayken
"hayal gücümün yettiği her şey gerçek olabilir"
Oysa aklımın yüzde bilmem kaççığını kullanabiliyormuşum..
Nasıl şüpheci olmam...!
Scepticism...
Şüphecilik.
Tek doğruculuk, doğruculuk, gerçekçicilik,...
Kime göre neye göre...
Hayatlar,görgüler, bilgiler, algılar...
Etik bile bölünmüş bin parçaya,
Nasıl tanımlar konur, başlıklar atılır, isimler atfedilir ve tarifler genelgeçer sayılır?!
Mümkün değil!
Derken bile acaba mümkün olabilir mi diyen ben için zor, çok zor yargı.
Bu denli geniş pencere ve kapsamlı kabul, kadı kızında bile olmaz.
Kadıda hiç...
Günümüz kadısı?
Nooo...
Üzgünüm göz yumayım, uyuyayım...
Bir süre sonra gerçek aşka uyanmak üzere.
Hiçbir şey bilmediğim" diye savunur Sokrates, der Platon.
Şüphe ederim her şeyden ve her gerçekten bırakın doğrularımızı
Derime işlettim yirmi dört yaşındayken
"hayal gücümün yettiği her şey gerçek olabilir"
Oysa aklımın yüzde bilmem kaççığını kullanabiliyormuşum..
Nasıl şüpheci olmam...!
Scepticism...
Şüphecilik.
Tek doğruculuk, doğruculuk, gerçekçicilik,...
Kime göre neye göre...
Hayatlar,görgüler, bilgiler, algılar...
Etik bile bölünmüş bin parçaya,
Nasıl tanımlar konur, başlıklar atılır, isimler atfedilir ve tarifler genelgeçer sayılır?!
Mümkün değil!
Derken bile acaba mümkün olabilir mi diyen ben için zor, çok zor yargı.
Bu denli geniş pencere ve kapsamlı kabul, kadı kızında bile olmaz.
Kadıda hiç...
Günümüz kadısı?
Nooo...
Üzgünüm göz yumayım, uyuyayım...
Bir süre sonra gerçek aşka uyanmak üzere.
27 Eylül 2019 Cuma
Sweet Melon
Dudağımı değirdim kadehin kenarına
Islattım bir nebze ve bıraktım kadehi masaya
Dudak izimden üç damla süzüldü kadehin dibine
Her biri birbirini izleye izleye
İç çektim biricik olan şu ana bakıp
Her bir an birbirini kovalayıp yok olmaya var olurken hızı saçlarımı uçurdu zamanın
Yalnızca bir defaya mahsus yaşanan an gitti
Bakakaldım,
Yalnızca bir kez burada bu anda bu kimselerle bu halde olan ben'e...
Çok mu incitilmiştim, çok mu incinmiştim de seslilere sessiz kalmaya devam ederken, sessizlere ses çıkarır olmuş, güç dengemi bulmaya çaresizce adanmış, acziyetime ve niyetime kendi kendime gülecek kadar kötü olmuştum. Kötülüğü bunca ağartılmış beyaz çamaşırlar arasında sağaltılmış benliğimde cımbızla çekip döver olmuştum.
Derste öğretmene ödevi hatırlatan öğrenci gibi herkesin bilip sustuğu tembelliği özümün yüzüne işaret parmağımı sallaya sallaya vurur olmuştum. Güya kendimi seviyormuşum.
Çırılçıplak soyunup ayak tırnağımdan saç ucuma kadar her bir noktamı okşama sevme zamanı... Olur öyle, insanlık hali, sen böyle olsun istemezdin, kader! deyip başımı okşama, kendime sarılma zamanı...
Islattım bir nebze ve bıraktım kadehi masaya
Dudak izimden üç damla süzüldü kadehin dibine
Her biri birbirini izleye izleye
İç çektim biricik olan şu ana bakıp
Her bir an birbirini kovalayıp yok olmaya var olurken hızı saçlarımı uçurdu zamanın
Yalnızca bir defaya mahsus yaşanan an gitti
Bakakaldım,
Yalnızca bir kez burada bu anda bu kimselerle bu halde olan ben'e...
Çok mu incitilmiştim, çok mu incinmiştim de seslilere sessiz kalmaya devam ederken, sessizlere ses çıkarır olmuş, güç dengemi bulmaya çaresizce adanmış, acziyetime ve niyetime kendi kendime gülecek kadar kötü olmuştum. Kötülüğü bunca ağartılmış beyaz çamaşırlar arasında sağaltılmış benliğimde cımbızla çekip döver olmuştum.
Derste öğretmene ödevi hatırlatan öğrenci gibi herkesin bilip sustuğu tembelliği özümün yüzüne işaret parmağımı sallaya sallaya vurur olmuştum. Güya kendimi seviyormuşum.
Çırılçıplak soyunup ayak tırnağımdan saç ucuma kadar her bir noktamı okşama sevme zamanı... Olur öyle, insanlık hali, sen böyle olsun istemezdin, kader! deyip başımı okşama, kendime sarılma zamanı...
12 Eylül 2019 Perşembe
Domates Biber
Zihnimizin dilimizi şekillendirdiği kadar dilimiz de zihnimizi şekillendiriyor.
Ne yersek o isek bedensel olarak, ne dersek de o oluyoruz (zihinsel ve ruhsal olarak)
Bir öğretmenim "korksan da korkmuyormuş gibi yap, kimse aradaki farkı anlamaz" demişti
Şimdi ben de ekliyorum"... ve sen de gerçekten korkmamaya başlarsın."
Tabi dilde doğruluk, şiddetsizlik olmalı yoganın ana şartlarından..
Satya ve Ahimsa.
Peki ama dil bu kadarla bitmiyor.
Nezaket, düşüncelilik, çok yönlülük, empati de içermeli
Söylediklerini kime nasıl nerede ve ne zaman söylediğin sözcüklerin anlamını değiştiriverir.
Geri bildirim iyi niyetli olabilir, ancak bire bir, öz, sebepli, amaçlı ve katkısız olmalıdır
Aksi halde kötü niyetli sezilebilir.
Öğrettiklerini, savunduklarını yapmak gerekir
Zira çocuklar ebeveynlerinin öğretmenlerinin dediklerinden ziyade yaptıklarını örnek alır
Her insan çocuktur.
Para insanı bozabilir, çok para daha çok bozabilir
Kazandıkça ihtiyaçların değil isteklerin artar
Ego varlığını sürdürmelidir elbette ince bir zar halinde kalkan olarak
Ne zaman sarıp sarmalanırsın egoyla işte o zaman görüntün, hükümdarlığın pek elzem olur ve kıskançlığın baş gösterir veya artıverir
Her şeye kolay sahip olmuş olmak domine etme hissiyatıyla illüzyon yaratabildiği gibi
Kendinde asla fark edemeyeceğin huysuz ve bencil bir doyumsuzluğa da yol açabilir.
Bu şımarıklığa hiç tahammülüm yok.
Kendinden başkalarıyla nasıl konuşacağını bilmemek karakter özelliği olamaz,
Olsa olsa direnç olur.
Öğrenmeye karşı bir direnç.
Yazımı okuduktan sonra IQ'nuz yükselecek diyen yogi de aynı tasın çorbası.
Ölçmüş gibi...
Akademiye gülen resmiyetsizlik ve samimiyetsizlikte boğulan o kimseleri düşünüyorum da, bilimsel mutluluk kaynağı sevişmeye hayır deyip nefsini terbiye ettiğini sanırken büyük paralarla iş yapıp tropik seyahatlerde coşan nefsin terbiyesiyle kim ilgileniyor.
Normalde öyle esnektir ki aklım ruhum ve dilim. İlişmem, sayarım, kendime bakarım.
Ama kendinden başkasına "anlamasan da oku, beyninde bir şeyler değişecek" diyen had bilmez bir kimsenin ilahlaştırılarak kitlelerce takibi korkunç.
Ama o da haklı dedirtiyor çünkü. Tepki vermek yerine imza isteyenlerle çevrili.
İnsanlar sanal ve sahte bir mutluluk giyinip ne zaman kadar üşümez...
Deneysellik doğamızda o ayrı
Kaç ten zuhur edecek etine ve kaçında aşkı deneyimleyeceksin?
Kaçına müsamaha gösterecek, kaçında mütevazı olacaksın?
Kaçına yenilecek, kaç kez itileceksin?
Genç bedenin derinin altında enjekte edilen ilaçlarla böyle kalmaya devam eder gibi görünecek,
Ruhunun içine hangi ilaç diriliği tazeliği tezahür ettirecek?
Ve ne zaman teyakkuza geçecek ayacaksın?
Aklından geçirdiğin imajlara, renklere, şekillere, görüntülere ve tabi dile, sözcüklere, cümlelere dikkat et.
Oluverir.
Cuz it's just my imagination.
Ne yersek o isek bedensel olarak, ne dersek de o oluyoruz (zihinsel ve ruhsal olarak)
Bir öğretmenim "korksan da korkmuyormuş gibi yap, kimse aradaki farkı anlamaz" demişti
Şimdi ben de ekliyorum"... ve sen de gerçekten korkmamaya başlarsın."
Tabi dilde doğruluk, şiddetsizlik olmalı yoganın ana şartlarından..
Satya ve Ahimsa.
Peki ama dil bu kadarla bitmiyor.
Nezaket, düşüncelilik, çok yönlülük, empati de içermeli
Söylediklerini kime nasıl nerede ve ne zaman söylediğin sözcüklerin anlamını değiştiriverir.
Geri bildirim iyi niyetli olabilir, ancak bire bir, öz, sebepli, amaçlı ve katkısız olmalıdır
Aksi halde kötü niyetli sezilebilir.
Öğrettiklerini, savunduklarını yapmak gerekir
Zira çocuklar ebeveynlerinin öğretmenlerinin dediklerinden ziyade yaptıklarını örnek alır
Her insan çocuktur.
Para insanı bozabilir, çok para daha çok bozabilir
Kazandıkça ihtiyaçların değil isteklerin artar
Ego varlığını sürdürmelidir elbette ince bir zar halinde kalkan olarak
Ne zaman sarıp sarmalanırsın egoyla işte o zaman görüntün, hükümdarlığın pek elzem olur ve kıskançlığın baş gösterir veya artıverir
Her şeye kolay sahip olmuş olmak domine etme hissiyatıyla illüzyon yaratabildiği gibi
Kendinde asla fark edemeyeceğin huysuz ve bencil bir doyumsuzluğa da yol açabilir.
Bu şımarıklığa hiç tahammülüm yok.
Kendinden başkalarıyla nasıl konuşacağını bilmemek karakter özelliği olamaz,
Olsa olsa direnç olur.
Öğrenmeye karşı bir direnç.
Yazımı okuduktan sonra IQ'nuz yükselecek diyen yogi de aynı tasın çorbası.
Ölçmüş gibi...
Akademiye gülen resmiyetsizlik ve samimiyetsizlikte boğulan o kimseleri düşünüyorum da, bilimsel mutluluk kaynağı sevişmeye hayır deyip nefsini terbiye ettiğini sanırken büyük paralarla iş yapıp tropik seyahatlerde coşan nefsin terbiyesiyle kim ilgileniyor.
Normalde öyle esnektir ki aklım ruhum ve dilim. İlişmem, sayarım, kendime bakarım.
Ama kendinden başkasına "anlamasan da oku, beyninde bir şeyler değişecek" diyen had bilmez bir kimsenin ilahlaştırılarak kitlelerce takibi korkunç.
Ama o da haklı dedirtiyor çünkü. Tepki vermek yerine imza isteyenlerle çevrili.
İnsanlar sanal ve sahte bir mutluluk giyinip ne zaman kadar üşümez...
Deneysellik doğamızda o ayrı
Kaç ten zuhur edecek etine ve kaçında aşkı deneyimleyeceksin?
Kaçına müsamaha gösterecek, kaçında mütevazı olacaksın?
Kaçına yenilecek, kaç kez itileceksin?
Genç bedenin derinin altında enjekte edilen ilaçlarla böyle kalmaya devam eder gibi görünecek,
Ruhunun içine hangi ilaç diriliği tazeliği tezahür ettirecek?
Ve ne zaman teyakkuza geçecek ayacaksın?
Aklından geçirdiğin imajlara, renklere, şekillere, görüntülere ve tabi dile, sözcüklere, cümlelere dikkat et.
Oluverir.
Cuz it's just my imagination.
8 Eylül 2019 Pazar
Mürver Çiçeği Şerbeti
Kadife taç yapraklarının yörüngesinde yavruağzı begonvilin, adeta saniyede bilmem kaç kez kanat çırpan sinek kuşu hevesiyle havada asılı kalışımın neticesini yaşıyorum. Biraz kızıyorum kendime, biraz da gurur duyuyorum sevebilişimin sonsuzluğu ve kuvvetiyle. Sonra adam bana "seni kendimden daha çok seviyorum" diyor, aklıma Samantha'nın "I love you but I love me more" deyişi geliyor. Kendi kendime ya ne dediğini bilmiyor ya da gerçekse onun kadar çok ve onun gibi nazik sevilir miyim başka acaba diye geçiriyorum içimden. Konu gerçekliğe gelince ise algım ve sorgulayışlarımın bir sonucu olarak düşünüyorum da büyük ihtimalle salt gerçekliğin bir simülasyonu içinde devinirken biz, sevdiklerimizi, gidenleri(!) her bir simülasyon kesişiminde yeniden yaşıyor ve elimizdekileri de bir başka simülasyon evrenine kaptırıveriyoruz...
Unutmamanın, unutamamanın, hafızanın bu denli net oluşunu başka türlü açıklayamıyorum. Hafızanın nasıl oyunbaz ve başına buyruk olduğunu bilmezmişim gibi hatırladıklarıma yaslanıyor, bir kadeh şarabıma dert anlatırken buluyorum kendimi. Sözsüz bir dertleşme bu. Koklayarak, tadarak... Alkolün temizlediği dili damağı dudağı hissederek... Bu hayranlığın altında yatan 21 yaş tazeliği (acemiliği/toyluğu) ve korkusuzluğu, kendini ateşe gözü açık atmanın cüretkarlığı, bile bile ladesliği, teslimiyeti, kabullenişi, gecelerce dökülen gözyaşına ve çalışan zihin makinesi duyarlığı görüp sesimi çıkarmıyorum. Merak ediyorum. Sonra adama dönüp kaburgasına yaslıyorum başımı, biraz yükselip göğüs kafesinden kalp atışına kulak dayıyorum. Su üstüne çıkmaya çalışan nefes balonlarına dokunduğumda da beliren o "o hayatta" düşüncesine filtresiz bir açıklık ve kabulle bırakıveriyorum kanatlarımı kollarımı. Kırarsa onun bileceği iş. Ben hazırım.
Unutmamanın, unutamamanın, hafızanın bu denli net oluşunu başka türlü açıklayamıyorum. Hafızanın nasıl oyunbaz ve başına buyruk olduğunu bilmezmişim gibi hatırladıklarıma yaslanıyor, bir kadeh şarabıma dert anlatırken buluyorum kendimi. Sözsüz bir dertleşme bu. Koklayarak, tadarak... Alkolün temizlediği dili damağı dudağı hissederek... Bu hayranlığın altında yatan 21 yaş tazeliği (acemiliği/toyluğu) ve korkusuzluğu, kendini ateşe gözü açık atmanın cüretkarlığı, bile bile ladesliği, teslimiyeti, kabullenişi, gecelerce dökülen gözyaşına ve çalışan zihin makinesi duyarlığı görüp sesimi çıkarmıyorum. Merak ediyorum. Sonra adama dönüp kaburgasına yaslıyorum başımı, biraz yükselip göğüs kafesinden kalp atışına kulak dayıyorum. Su üstüne çıkmaya çalışan nefes balonlarına dokunduğumda da beliren o "o hayatta" düşüncesine filtresiz bir açıklık ve kabulle bırakıveriyorum kanatlarımı kollarımı. Kırarsa onun bileceği iş. Ben hazırım.
10 Ağustos 2019 Cumartesi
Nar
"İçimi açsan nar ama yerim dar"
demiş Nil Karaibrahimgil;
Bir kuş bakışı bak bana,
Organik gözlerle izohips görecek halin yok ya, yine de labirentli ama kaybolmadığın, ince ince sokaklar sokaklar, inişler yokuşlar göreceksin. Bir yaşadıklarım bir de kaba etime ilk vurduklarında ciğerim ilk yandığında tiz bir sesle geç de olsa ağladığımda kodlarıma çoktan işlenmişleri, kaderime çoktan yazılmışları...
Neler yapabilirim de yapamamışım'ları...
Bir soy, bir kır kabuğumu, nasıl sıkışmış tanelerim, çekirdeklerim içerde, nasıl kıyasıya yarışmış her biri daha sulanmak için ve nasıl bir mücadele, gör.
"Bir yanım çılgın nar ağacı, bir yanım buz sarayı..." demiş ya Murathan Mungan, gönlüm nasıl uzak ve nasıl yakın, nasıl yüksek nasıl derin, sen de aynını yaşadın biliyorum, aklım nasıl teslim nasıl isyankar, ve ruhumda kanayan doğurgan bir kadının menapoz çığlıkları var.
Çilek Reçeli II
Şüpheciyim
Arıyorum ben neyim kimim neleri istiyor arzuluyor nelerden sakınıyor çekiniyorum
Korkularım
Tutkularım
Nelere cesurum
Nelerden vazgeçmişim de haberim yok
Arıyorum kendimi, yeteneklerimi, renklerimi
Neler benim tercihim, neler "was meant to be"
Kararlarım, kafa karışıklıklarım
Çelişkilerim, ikilemlerim
Hem köklüyüm, köküme bağlı
Hem uzaydan, toprağıma yabancı
Öğretilerim ve hiç öğrenmemişim gibi silebildiklerim
Çabam, davam, sevdam
Kanım, vatanım, yaşam tarzım
Dönüşümlerim, tekamüllerim, kavşaklarım, köşe başlarım
Neyim ben, kimim,
Benim olanlar ve ben olduklarım
Suskunluklarım, arsızlıklarım, utanmalarım
Girişimlerim, vazgeçişlerim, ısrarlarım, hevessizliklerim
Kimlerle nasıl karıştım da nerelerden su içtim de bu ben oldum
Sorularım, cevap sandıklarım, kirli çamaşırlarım, anı defterlerimdeki sözcükler, isimler, tarihler
İlüzyonlar...
Uykuya beş kala şimdi aklıma gelenler...
Doğrularım, kurallarım, hatalarım
Aklımın esnekliği
Gönlümün bolluğu
Karnımın genişliği
Ruhumun uçukluğu
Yolculuğum...
Tarif etmek, tanımlamak ne denli zor olabilirse o denli zor.
Her tanım her tarif biraz eksik biraz yanlış biraz da lüzumsuz.
Kaderden mi, ben mi ettim?
Arıyorum ben neyim kimim neleri istiyor arzuluyor nelerden sakınıyor çekiniyorum
Korkularım
Tutkularım
Nelere cesurum
Nelerden vazgeçmişim de haberim yok
Arıyorum kendimi, yeteneklerimi, renklerimi
Neler benim tercihim, neler "was meant to be"
Kararlarım, kafa karışıklıklarım
Çelişkilerim, ikilemlerim
Hem köklüyüm, köküme bağlı
Hem uzaydan, toprağıma yabancı
Öğretilerim ve hiç öğrenmemişim gibi silebildiklerim
Çabam, davam, sevdam
Kanım, vatanım, yaşam tarzım
Dönüşümlerim, tekamüllerim, kavşaklarım, köşe başlarım
Neyim ben, kimim,
Benim olanlar ve ben olduklarım
Suskunluklarım, arsızlıklarım, utanmalarım
Girişimlerim, vazgeçişlerim, ısrarlarım, hevessizliklerim
Kimlerle nasıl karıştım da nerelerden su içtim de bu ben oldum
Sorularım, cevap sandıklarım, kirli çamaşırlarım, anı defterlerimdeki sözcükler, isimler, tarihler
İlüzyonlar...
Uykuya beş kala şimdi aklıma gelenler...
Doğrularım, kurallarım, hatalarım
Aklımın esnekliği
Gönlümün bolluğu
Karnımın genişliği
Ruhumun uçukluğu
Yolculuğum...
Tarif etmek, tanımlamak ne denli zor olabilirse o denli zor.
Her tanım her tarif biraz eksik biraz yanlış biraz da lüzumsuz.
Kaderden mi, ben mi ettim?
30 Temmuz 2019 Salı
Dark roasted filter coffee with Coconut oil
Şiir yazdıklarını söylüyorlar
Edebiyatçılarla çalışmış olan tarafım ağız yüz eğse de
Bir kişinin şiir yazma girişimini kritik etmek bana düşer mi bilemiyorum
Sonuçta kendi yazmalarımı pür arla saklayan bir kimseyim
Ha arada ele verişim arsızlığımdan kabul ediyorum
Sonra sukha'yla yani koşullu mutlulukla aksiyon alıp "kaliteli" hayatlar yaratma girişimine rekreasyon denirmiş
Yeni bilgi.
Benim için.
Bu alanda doktora yapmayı düşündüm.
Neden mi kulağıma kolay, eğlenceli ve sosyal geldi.
Kendi hayatımın içinde zaten uyguladığım bir şey.
Hatta üzerine yarı bilimsel çalışma bile yaptım bilmeden.
"Kaliteli" sözcüğünü "nitelikli" sözcüğüyle değiştireceğim
Zira öyle daha gerçekçi ve anlamlı geliyor
"Kaliteli" biraz egoist ve cahil gibi.
Ananda terimi ise koşulsuz mutluluk demek.
Benim çalışmalarım buradan çıkıp (buradan çıkamasa bile) yine buraya ulaşmayı hedefliyor.
Ciddi serbest zaman aktiviteleri sukhaya giriyor.
Şimdi başa dönecek olursak,
Ben bir caz vokal olduğumu söylersem, gerçekten caz vokal olanların hakkını yemiş olmaz mıyım?
Peki ya şarkı söylediğimi saklarsam da bu kendime haksızlık olmaz mı?
Caz geceleri düzenlesem cazcı, şiir geceleri düzenleyince şair mi oluyorum?
Kafam karıştı.
Ukalalık veya saygısızlık etmek elbette istemem.
Ben her şeyden birazım.
Şu Cem Yılmaz'ın "little little into the middle" dediği insanı mutlu eden insana keyif ve neşe veren türden.
Tek bir şey olmayı beceremedim hiç,
Beceremeyeceğim tek şey de bu galiba.
Tamam tamam bu saatten sontra benen balerin de olmaz da konumuz o değil.
Yoganın adımları önce negatiften arın sonra pozitifi artır der.
Bu yüzden önce gevşeme, rahatlama
Sonra öfke, korku, isteksizlik, sevgisizlik, sıkılmışlık gibi hallerle yüzleşme
Daha sonra da derin bir sevgi ile kendini ve olanı kabul edip kucaklama hali araştırdığım.
Bu araştırmam akademik mecrada vücut bulamıyor.
Bulmalı mı?
Artistik ve estetik olmayan bir biçimde hayır.
Ruhumu okşamayan, sığ ve çiğ bir formda hayır.
Ama toplumsal düzeyde geçerliğini sağlayan şey bu.
Rekreasyon sözcüğü beni çok çekiyor.
Problemim bu.
Problemim dilsel algımın çok yüksek olması.
Esasında hoşuma gidiyor bu.
Dil.
Şimdiye kadar yaptıklarım, aldığım tüm eğitimler...
Her biri çok özel.
Kamera önü oyunculuk, şan, caz vokal, gitar, resim, yaşam koçluğu, bağımsız aletli dalış, fly yoga, salsa, ispanyolca, fransızca, almanca, katalanca, psikoloji, (psikoterapi eğitimi alacağım)...
Ve daha birçok program...
Yükleme yaptım hep, içselleştirdim.
Damlanın denize karıştığını hayal edebiliyorduk da denizin damlaya karışabileceğini niçin düşünemiyorduk? (Kabir)
Düşünmem lazım.
14 Haziran 2019 Cuma
Karışık Tost
Anne Frank'in günlüğünü üç haftada zorlanarak ağlayarak okuduğunda
babası kızını hiç tanımadığını söylemişti..
Korktuğum şey
Virginia Woolf gibi birçok farklı hayatı deneyimlemiş olan kadınların - o kadınlardan biri olarak-
Tehdit edilmesi.
Bu hayatın ve erkek egemen bu dünyanın, kadının özgürlüğüne
çirkin ve faşist bir şekilde koca botlarla basması yüksek olasılığı canımı sıkmıyor değil.
Sevişmek ve çıplaklıktan utanan insanlar, aklındaki ve kalbindekini
şeffafça bilen ve paylaşabilen, sevebilen ve anı anda yaşayabileni anlaması kolay değil elbette.
Suçlamayı bile beceremediğim bu yüzeysellik,
şantajdan vazgeçmeyen bir zihin entrikasıydı.
Tüm bunların arasından sıyrılıp şükrediyorum
Aynı anda birden çok duyguyu yaşamanın etkilerini görecektim.
Tepkimeye giren ve kazanan element, tüm yanlışları götüren doğru, diğerlerini yutan sıfır kaideyi bozuyor, kuralları yeniden yazabiliyordu.
Herkes "tencere dibin kara seninki benden kara" idi, herkes masumdu.
Gözyaşlarımızın tadı aynıydı.
Gerisi anlamak ve sessizce kendi yoluna devam etmek ve karşılaştıklarının yolunu kesmemekti.
Anne'in dediği gibi:
"I know what I want, I have a goal,
I have opinions, a religion and love.
If only I can be myself, I'll be satisfied." (11 April 1944)
"We still love life, we haven't yet forgotten the voice of nature,
and we keep hoping, hoping for... everything." (26 May 1944)
"We're all searching for happiness;
we're all leading lives which are different and yet the same." (6 July 1944)
Saygı, hoşgörü ve özgürlük...
babası kızını hiç tanımadığını söylemişti..
Korktuğum şey
Virginia Woolf gibi birçok farklı hayatı deneyimlemiş olan kadınların - o kadınlardan biri olarak-
Tehdit edilmesi.
Bu hayatın ve erkek egemen bu dünyanın, kadının özgürlüğüne
çirkin ve faşist bir şekilde koca botlarla basması yüksek olasılığı canımı sıkmıyor değil.
Sevişmek ve çıplaklıktan utanan insanlar, aklındaki ve kalbindekini
şeffafça bilen ve paylaşabilen, sevebilen ve anı anda yaşayabileni anlaması kolay değil elbette.
Suçlamayı bile beceremediğim bu yüzeysellik,
şantajdan vazgeçmeyen bir zihin entrikasıydı.
Tüm bunların arasından sıyrılıp şükrediyorum
Aynı anda birden çok duyguyu yaşamanın etkilerini görecektim.
Tepkimeye giren ve kazanan element, tüm yanlışları götüren doğru, diğerlerini yutan sıfır kaideyi bozuyor, kuralları yeniden yazabiliyordu.
Herkes "tencere dibin kara seninki benden kara" idi, herkes masumdu.
Gözyaşlarımızın tadı aynıydı.
Gerisi anlamak ve sessizce kendi yoluna devam etmek ve karşılaştıklarının yolunu kesmemekti.
Anne'in dediği gibi:
"I know what I want, I have a goal,
I have opinions, a religion and love.
If only I can be myself, I'll be satisfied." (11 April 1944)
"We still love life, we haven't yet forgotten the voice of nature,
and we keep hoping, hoping for... everything." (26 May 1944)
"We're all searching for happiness;
we're all leading lives which are different and yet the same." (6 July 1944)
Saygı, hoşgörü ve özgürlük...
3 Haziran 2019 Pazartesi
Çilek Reçeli
Gecikebilirdim
Tam vaktinde geldim
"Havada kaldı hep yaşananlar" denebilirdi
Herkesin molaya ihtiyacı vardı
Herkesin sevilmeye, şefkate...
"Benimkiler suda kaldı, suda kalsın, suyla aksın."
Yolumu şekillendiren herkese teşekkür ederim.
Yoluma girdim, her şey yoluna girdi, yolunda.
Yanlış anlamayın, özde aşkım ben, aşk kaynağıyım, arayışım hep aşk.
Bulamayınca zorla hiçbir tine hiçbir tene iz bırakmamaya özen göstermeye çabalarım.
Kendiminkilere de...
Nezaketle, sükunetle, teşekkürle, tefekkürle ve tevekkülle...
Hem şüpheci ve deneysel
Hem gerçekçi ve tutkuyla köklü, bağlı
Bir bedenin enerjisi, bir de ruh zihin kalp ve beden bütününün var olan bileşkesinin aurası...
İkincisini yakalayınca nasıl bırakırım?
Nasıl bırakırsın?
Nasıl bırakılır?
Hesaplar şaşabilir, bir sabah uyanılır, bir de bakılır tüm parçalar yerli yerine oturmuş, herkes birbirine hizmet etmiş, su akmış yolunu bulmuş, şeytan pabucu ters giymiş, aşk başa gelmiş, iş başa düşmüş.
O vakit, sahip çıkmaktan korumaktan başkası kendine aşka ve var oluşa ihanet olacağından eski derinden sıyrılır, yenidenine sarılırsın.
Bayramın kutlu olsun.
Tam vaktinde geldim
"Havada kaldı hep yaşananlar" denebilirdi
Herkesin molaya ihtiyacı vardı
Herkesin sevilmeye, şefkate...
"Benimkiler suda kaldı, suda kalsın, suyla aksın."
Yolumu şekillendiren herkese teşekkür ederim.
Yoluma girdim, her şey yoluna girdi, yolunda.
Yanlış anlamayın, özde aşkım ben, aşk kaynağıyım, arayışım hep aşk.
Bulamayınca zorla hiçbir tine hiçbir tene iz bırakmamaya özen göstermeye çabalarım.
Kendiminkilere de...
Nezaketle, sükunetle, teşekkürle, tefekkürle ve tevekkülle...
Hem şüpheci ve deneysel
Hem gerçekçi ve tutkuyla köklü, bağlı
Bir bedenin enerjisi, bir de ruh zihin kalp ve beden bütününün var olan bileşkesinin aurası...
İkincisini yakalayınca nasıl bırakırım?
Nasıl bırakırsın?
Nasıl bırakılır?
Hesaplar şaşabilir, bir sabah uyanılır, bir de bakılır tüm parçalar yerli yerine oturmuş, herkes birbirine hizmet etmiş, su akmış yolunu bulmuş, şeytan pabucu ters giymiş, aşk başa gelmiş, iş başa düşmüş.
O vakit, sahip çıkmaktan korumaktan başkası kendine aşka ve var oluşa ihanet olacağından eski derinden sıyrılır, yenidenine sarılırsın.
Bayramın kutlu olsun.
1 Haziran 2019 Cumartesi
Tarçınlı ananaslı limelı romlu kokteyl
Aşk telaffuz edilmeden yaşanınca olmuyor
Sanki "bir şey yok merak etmeyin beni" der gibi
İlişkiyle karıştırma
Aşkım diyene tutunma
O an bil
Tanı aşkı
O an sarıl ve bırak
Sarılsın ve bıraksın
Gün geçer
An gelir
Bir tel kirpiğinin gülüşüne takılır sallanır
Çok özlemişim diye itiraf edersin
De iş işten aşk aşktan geçer.
Ya da belki de sen bir şey biliyormuşsun da sakalsız da olsan söz geçirmişsin kendine olur.
Boşver diyemem.
Parası neyse ver.
Git gör.
Aşkın güçlü duracağım derken zavallılaştığı, özden bedene büründüğü yazıklığı gör.
Sevmiştin.
Yol sürer.
Yolu gör.
Saçını ör, tenini dövdür.
Sanat böyle yaratılır.
Sen sadece doğmadın, sen eser oldun.
27 Mayıs 2019 Pazartesi
Kiraz
Kaft-Shaping Love
Shape of Water
Bruce Lee: "Be like water."
They used to call me "Su"
Liquid, akışkan, flowing, wavy, smooth
On the surface, in the very deep
Flushing fountain
Falling down the mountain
Swallowing depths
River beds paths banks soaked dump and wet
Raining melting then a sec later Frozen
As Madonna sings
Adaptation
Dribbling on the skin
Dropping down the eye
Evaporating once disregarded
Rains once really loved.
Like Latino
Like Spanish
Like old old Turkish...
Soft touch
Retouch
Free touch
No touch.
Shape of Water
Bruce Lee: "Be like water."
They used to call me "Su"
Liquid, akışkan, flowing, wavy, smooth
On the surface, in the very deep
Flushing fountain
Falling down the mountain
Swallowing depths
River beds paths banks soaked dump and wet
Raining melting then a sec later Frozen
As Madonna sings
Adaptation
Dribbling on the skin
Dropping down the eye
Evaporating once disregarded
Rains once really loved.
Like Latino
Like Spanish
Like old old Turkish...
Soft touch
Retouch
Free touch
No touch.
Avokado ezmeli ekmek üstü Poşe Yumurta
Bağrıma vuran Y parmakları sessiz olmam gerektiğini tekrarladı altı defa
Sesim yoktu, ya da ben yoktum ve sesim olmuştum, yok olmuştum
Ya ben davetkardım, ya da onlar Sirene'a çekiliyorlardı ve kaybediyorlardı kendilerini
Ben varlık gösterdiğim anda bir telaş, bir tepki, bir çelişki, bir korku
Amphibian Man sakindi bir
Sirene'in onu nasıl ham yapabileceğinden haberdardı belki de...
Ya da pür şefkatliydi...
Solungaçlarımı kuyruğumu incitse kalbimi ruhumu zedelese
Bilmeliydi onarırdım, devam eder ve saymayanı yok sayardım
Bilmeyenin gafleti, cehaleti en büyük mutluluğuydu
Önemsemezdim.
Harcamamak isterdim, bozuk sesi almasaydım.
Hiçbir el fiziksel bedenime tam da kalp çakramın üstüne vuramazdı
Evimi terk ettiği an buydu, kapıyı çektiği değil
Ben o anı defalarca yaşamıştım çoktan
Sükun kalamayan giderdi, giden geri dönemezdi
Çok eskidendi o.
Kadın uyanalı çok olmuştu.
Kadınlığını hatırlayalı...
Sezgilerim ve en antik, en ilkel içgüdülerim etten bedenden öteye geçeli de çok olmuştu.
Üçüncü günde, hangi sıfatla, ne hakla ...
Sıfatı olsa, üç asır geçse hak mı, ne alaka?!
Dön başa.
Deja vu.
Sesim yoktu, ya da ben yoktum ve sesim olmuştum, yok olmuştum
Ya ben davetkardım, ya da onlar Sirene'a çekiliyorlardı ve kaybediyorlardı kendilerini
Ben varlık gösterdiğim anda bir telaş, bir tepki, bir çelişki, bir korku
Amphibian Man sakindi bir
Sirene'in onu nasıl ham yapabileceğinden haberdardı belki de...
Ya da pür şefkatliydi...
Solungaçlarımı kuyruğumu incitse kalbimi ruhumu zedelese
Bilmeliydi onarırdım, devam eder ve saymayanı yok sayardım
Bilmeyenin gafleti, cehaleti en büyük mutluluğuydu
Önemsemezdim.
Harcamamak isterdim, bozuk sesi almasaydım.
Hiçbir el fiziksel bedenime tam da kalp çakramın üstüne vuramazdı
Evimi terk ettiği an buydu, kapıyı çektiği değil
Ben o anı defalarca yaşamıştım çoktan
Sükun kalamayan giderdi, giden geri dönemezdi
Çok eskidendi o.
Kadın uyanalı çok olmuştu.
Kadınlığını hatırlayalı...
Sezgilerim ve en antik, en ilkel içgüdülerim etten bedenden öteye geçeli de çok olmuştu.
Üçüncü günde, hangi sıfatla, ne hakla ...
Sıfatı olsa, üç asır geçse hak mı, ne alaka?!
Dön başa.
Deja vu.
21 Mayıs 2019 Salı
Sushi
Neslican Tay'ı bilirsiniz
Güzeller Güzeli genç bir kadın ve kanserle mücadele ediyor
Az evvel Instagram hesabına koyduğu sarı arkaplanlı ve platin peruklu fotoğrafının altına yazmış
Haberler stabilizmi işaret ediyor, kanserde iyi küçük bir şey oluyorsa kötü büyük şeyler de oluyor
Bu yazda kemoterapili geçecek demiş
Sabahtan beri insanların sanal alemde kalplerini nasıl da döktüğüne bakıyorum
Bir rahatlama yöntemi
İnsanların çok fotoğraf vs paylaşmasını ise psikolojik sıkıntı olarak değerlendiren doktorlar var
İletişim şeklimiz değişti bence hepsi bu
Uzaktan samimiyiz
Herkese söyleyebildiklerimizi "bir"ine söyleyemiyoruz
Ya 'umrumda değil herkes bilsin' rahatlığı ya da 'kimseyle paylaşamam/paylaşmayayım' ketumluğu arasına sıkışmışız
Bir baktım benim verdiğim psikolojik ve hukuki savaş da bu yaz da sürecek...
Şükrettim tabi sağlık olsun da içimizi kemirmiyor muydu bu da
Ama yine Neslican'ın dediği gibi "Geceçek" ve what's "next?!"
Sonra saate bakıyorum, saati görmüyorum da başka zaman dilimine kayıyor aklım
Göz kapaklarım kısılıyor,
Uyku.
Güzeller Güzeli genç bir kadın ve kanserle mücadele ediyor
Az evvel Instagram hesabına koyduğu sarı arkaplanlı ve platin peruklu fotoğrafının altına yazmış
Haberler stabilizmi işaret ediyor, kanserde iyi küçük bir şey oluyorsa kötü büyük şeyler de oluyor
Bu yazda kemoterapili geçecek demiş
Sabahtan beri insanların sanal alemde kalplerini nasıl da döktüğüne bakıyorum
Bir rahatlama yöntemi
İnsanların çok fotoğraf vs paylaşmasını ise psikolojik sıkıntı olarak değerlendiren doktorlar var
İletişim şeklimiz değişti bence hepsi bu
Uzaktan samimiyiz
Herkese söyleyebildiklerimizi "bir"ine söyleyemiyoruz
Ya 'umrumda değil herkes bilsin' rahatlığı ya da 'kimseyle paylaşamam/paylaşmayayım' ketumluğu arasına sıkışmışız
Bir baktım benim verdiğim psikolojik ve hukuki savaş da bu yaz da sürecek...
Şükrettim tabi sağlık olsun da içimizi kemirmiyor muydu bu da
Ama yine Neslican'ın dediği gibi "Geceçek" ve what's "next?!"
Sonra saate bakıyorum, saati görmüyorum da başka zaman dilimine kayıyor aklım
Göz kapaklarım kısılıyor,
Uyku.
20 Mayıs 2019 Pazartesi
Soda Kefir
Yarım asırdan yaşlı bilge bir karga uçuyor benimle
Bir yanda üzgün ürkek naif serçe
Karanlıkta beş yüz mum
"Su verenlerim çok olur mu?"
Hatırımda bir sofra, köpekler, kediler
Şen bir an ve masumiyet kurban edilmeye hazırlanıyor
Gözden düşen üç beş damlanın lafı mı olur
Gözden düşen üç kuruşluk insan sıfatına duyulan hissizlik yanında
Sonra bir merhem bin dirhem etimi örtüyor iyileştirmeye
Bir elin tutuşundaki kahrolası sıcaklık ta en başından aklı baştan alıyor
Orkideden sular fışkırıyor, tomurcuklanıyor orkide
Beklenmedik hatta korkulan bir mutluluk antika dükkanından yeni bir şey almak gibi
Tüm yapılacaklar listesine tükürme isteği
Akılda bir yat bir gün doğumu sabahın terli tene vuran ilk ışıkları
Tüm acıkmış yerlerine önce ateş ve sonra serin sular değer gibi
Tekrar etme, kaybetme korkusu ve belki de bu kez öyle olmaz telaşı
Öğretilmiş yasalar öğrenilmiş kalıplar
Kasıklarım titriyor, alnım dizime teslim
Kim bilir neler var orada,
kim bilir neleri biriktirdin tutuyorsun kasıklarında diyor öğretmenim
Beden esnedikçe, düşünceler esniyor,
incecik bir zar ardı görünüyor ve kendi kayboluyor
Kendini yok eden bir varlıkla kuralsızlık ebemi de korkutuyor
Ezelinden ebediyetine bu yaşamın
Edebiyatına yaşayanın
Gelmişine geçmişine bir bakış atıyorum
Görüyorum
Herkes çok biliyor
Ben ise konuşmadan kör cahil ve alabildiğine öznel yaşamak istiyorum.
Pencerem benim olsun, bacasız çatınız sizin!
Bir yanda üzgün ürkek naif serçe
Karanlıkta beş yüz mum
"Su verenlerim çok olur mu?"
Hatırımda bir sofra, köpekler, kediler
Şen bir an ve masumiyet kurban edilmeye hazırlanıyor
Gözden düşen üç beş damlanın lafı mı olur
Gözden düşen üç kuruşluk insan sıfatına duyulan hissizlik yanında
Sonra bir merhem bin dirhem etimi örtüyor iyileştirmeye
Bir elin tutuşundaki kahrolası sıcaklık ta en başından aklı baştan alıyor
Orkideden sular fışkırıyor, tomurcuklanıyor orkide
Beklenmedik hatta korkulan bir mutluluk antika dükkanından yeni bir şey almak gibi
Tüm yapılacaklar listesine tükürme isteği
Akılda bir yat bir gün doğumu sabahın terli tene vuran ilk ışıkları
Tüm acıkmış yerlerine önce ateş ve sonra serin sular değer gibi
Tekrar etme, kaybetme korkusu ve belki de bu kez öyle olmaz telaşı
Öğretilmiş yasalar öğrenilmiş kalıplar
Kasıklarım titriyor, alnım dizime teslim
Kim bilir neler var orada,
kim bilir neleri biriktirdin tutuyorsun kasıklarında diyor öğretmenim
Beden esnedikçe, düşünceler esniyor,
incecik bir zar ardı görünüyor ve kendi kayboluyor
Kendini yok eden bir varlıkla kuralsızlık ebemi de korkutuyor
Ezelinden ebediyetine bu yaşamın
Edebiyatına yaşayanın
Gelmişine geçmişine bir bakış atıyorum
Görüyorum
Herkes çok biliyor
Ben ise konuşmadan kör cahil ve alabildiğine öznel yaşamak istiyorum.
Pencerem benim olsun, bacasız çatınız sizin!
19 Mayıs 2019 Pazar
Külah dondurma
Rüyamda bıçaklarla öyle bir kestiler ki beni
Parmaklarımı, alnımı, göğüs kafesimi
Hiç kanamadım
Saçkıranlar oldum
Bağıra bağıra ağladım
Canavar yüzler kovaladı beni
Kendi yarattığım..
Yine uyandım, yine kalktım, yine devam ettim.
Oysa neler neler söylemek isterdim.
Nasıl ziyan ettiğini anlasın isterdim
Ziyan oldum ben de ziyan ettim
Ya da iyilikten iyi niyetten hep maraz doğdu
Herkes kendince kendine iyiydi
Herkes haklı
Herkes masum
Ölçmesi zor
Etiketlemesi kolay
Yaz da geldi yine
Bir top ateş lütfen
İçim serinlesin.
Parmaklarımı, alnımı, göğüs kafesimi
Hiç kanamadım
Saçkıranlar oldum
Bağıra bağıra ağladım
Canavar yüzler kovaladı beni
Kendi yarattığım..
Yine uyandım, yine kalktım, yine devam ettim.
Oysa neler neler söylemek isterdim.
Nasıl ziyan ettiğini anlasın isterdim
Ziyan oldum ben de ziyan ettim
Ya da iyilikten iyi niyetten hep maraz doğdu
Herkes kendince kendine iyiydi
Herkes haklı
Herkes masum
Ölçmesi zor
Etiketlemesi kolay
Yaz da geldi yine
Bir top ateş lütfen
İçim serinlesin.
15 Mayıs 2019 Çarşamba
Keçiboynuzlu Fıstık Ezmesi
Tül perdenin arkasından bakıyorum balkon demirlerine konan kumruya
İki kabuk tarçın kupada, yarısı yanmış mumlarla dolu masa ve sabah sabah şampanya içme isteği
Kutlama yok, bir hüzün, gereksiz bir hüzün ve "hüzünlü kadın güzel kadın" derlermiş sevindim
Koşu, yoga, ip; hepsi bir kenarda dursun; biri de beni avutsun isterim
Bir de ben diyeyim "seninle hiçbir şey düşünmeden rahatım, huzurluyum, mutluyum"
Yea, I have issues! Who doesn't?
Hepimiz defolu ürünleriz, we are all damaged goods here...
Bazen devam edemiyorum, yataktan çıkasım, aynaya bakasım, konuşasım gelmiyor
Yatayım bir insan eline, omzuna, dizine, sırtına, karnına; saçımı okşasınlar, alnımı öpsünler
Okumak, yazmak bile bir yük gibi...
En iyisi suyun altına girmek.
Yerin dibinden sonra orası serinletir içimi.
Bisiklete de binmiyorum eskisi gibi.
Yoruldum.
Biraz güneş tenime, biraz tuzlu su bağrıma iyi gelecek.
Bu da geçecek.
Akşama bir şeyciğim kalmaz.
Gücüm?..
İki kabuk tarçın kupada, yarısı yanmış mumlarla dolu masa ve sabah sabah şampanya içme isteği
Kutlama yok, bir hüzün, gereksiz bir hüzün ve "hüzünlü kadın güzel kadın" derlermiş sevindim
Koşu, yoga, ip; hepsi bir kenarda dursun; biri de beni avutsun isterim
Bir de ben diyeyim "seninle hiçbir şey düşünmeden rahatım, huzurluyum, mutluyum"
Yea, I have issues! Who doesn't?
Hepimiz defolu ürünleriz, we are all damaged goods here...
Bazen devam edemiyorum, yataktan çıkasım, aynaya bakasım, konuşasım gelmiyor
Yatayım bir insan eline, omzuna, dizine, sırtına, karnına; saçımı okşasınlar, alnımı öpsünler
Okumak, yazmak bile bir yük gibi...
En iyisi suyun altına girmek.
Yerin dibinden sonra orası serinletir içimi.
Bisiklete de binmiyorum eskisi gibi.
Yoruldum.
Biraz güneş tenime, biraz tuzlu su bağrıma iyi gelecek.
Bu da geçecek.
Akşama bir şeyciğim kalmaz.
Gücüm?..
8 Mayıs 2019 Çarşamba
Loğusa Şerbeti
14.04.2019
Denize her bakışım, sahile vuran dalgalara her dalışımda aklıma şu gelir:
Rüzgarla birlikte alnımda uçuşan saçlarımın ardında gözlerim kamera ve manzara tam da bu haliyle perdeye yansıyan görüntü. Saykodelik bir motion ile çakılların, kargaların ve çocukların seslerini duyuyor, pembe mavi gökyüzünün altında köpük köpük dalgaların kıyıya vuruşunu izliyorum ben de bu salondaki herkes gibi, sessizce. Kim bilir bu kaçıncı dalga bu sahile vuran, kim bilir hangi dalga gördüğüm en son dalga olacak, ve kim bilir kaç kişi daha dalgaları böyle seyredecek kıyılarına vuran?
Kıyıya vururken topladığım damlalardan kaçı benimle geri dönecek ve dönüş yolunda kaç çakıla daha tenim, sözüm, gözüm değecek? Kaç balık geçecek içimden, kaç kişi beni seyredecek?..
Denize her bakışım, sahile vuran dalgalara her dalışımda aklıma şu gelir:
Rüzgarla birlikte alnımda uçuşan saçlarımın ardında gözlerim kamera ve manzara tam da bu haliyle perdeye yansıyan görüntü. Saykodelik bir motion ile çakılların, kargaların ve çocukların seslerini duyuyor, pembe mavi gökyüzünün altında köpük köpük dalgaların kıyıya vuruşunu izliyorum ben de bu salondaki herkes gibi, sessizce. Kim bilir bu kaçıncı dalga bu sahile vuran, kim bilir hangi dalga gördüğüm en son dalga olacak, ve kim bilir kaç kişi daha dalgaları böyle seyredecek kıyılarına vuran?
Kıyıya vururken topladığım damlalardan kaçı benimle geri dönecek ve dönüş yolunda kaç çakıla daha tenim, sözüm, gözüm değecek? Kaç balık geçecek içimden, kaç kişi beni seyredecek?..
6 Mayıs 2019 Pazartesi
Bergamotlu mis gibi Earl Grey çay
Tam yüzüm düşecek, dudaklarım bükülecek, bir şey oluyor. Ve beni heyecanlandırıyor. Bekle, sabret diyor gökyüzündeki o çocukluğumun taklacı kuşları. Haklılar. Nefsim kadar uyarım ben de onlara o zaman. Hayır, keşiş değilim ki.. :)
1 Mayıs 2019 Çarşamba
2 kadeh kırmızı şarap
Dili kültürü de olduğu gibi miras almıyoruz
Birileri seyahat etmiş dönüş memlekete
Birileri emekçi haklarında kimi lgbt
Birileri el ele soğuk bira dudak dudağa
Ben ikinci kadehteyim okuyacak makalelerin var yazacaklarım birikti konuşacaklar..
Bir yandan yaslanıp geriye şöyle bir batan güneşin ardından ufka bakasım var ve hala bakasana sirsanaya kendim çıkamıyorum
Olsun
Bebek gibi
Ayaklarımın üzerinde yürümeyi doğar doğmaz öğrenmedim ya
Hele kendi ayaklarım üzerinde durmak 20yılımı almışken
Ellerimin üzerinde durmak süreci umarım daha az sürer
Netflix, fıstık ezmesi, spirulina, macha, verona
Single origin değiliz blendiz ondan lezzetliyiz demiştik zaten
Zaten demeyi sevmem de zaten
Eski aşklar da yalan oldu zaten
Kıyafetler çamaşırlıkta
Süpürdüm koridordaki saçları
Yazılacak kitaplar, hazırlanacak sunumlar, bir ara sahneye çıkacağım hayatta, ki Lina bana "my Lady on the stage" der
Kasımpatılar cam fanusta ben en sevdiğim cafede aklımda dostlar düşmanlar
Hayat göz açıp kapana kadar
Dertlerim dert mi şimdi
Dert yok
Bende yok yok
Spor tayta düğün kırmızısı ruj
Spor ayakkabıya hippi mavisi hal hal
Dantel crop topa bohem tek küpe
Şaşırmış karıştırmış bulunuşum
Hali hazır bulunuşluğum
Her an her şey ve herkese
Biri uzun boylu keskin hatlı
Yumuşak kalpli ve maskülen
Biri kendini bulmuş, kendi olmuş biri
Koşmuş, uçmuş, görmüş, öğrenmiş biri
Şarkılar söyleyip dans edebilen biri
Seyahat edip spor yapıp hem kömür hem beyaz renklerde
Urban ve apatman çiçeği biri
Öyle demişti lise edebiyat öğretmenim
Saksı değiliz ama saksı çiçeğiyiz ve yaban kurutur bizi
Kibarız
Nariniz
Hassasız
Bir o kadar kuvvetli!
Merhaba.
Lionel Ricci- Hello
Tabi hoşça kal diyemediklerim de haydi yolunuz açık olsun de haydi gidin de yolumuz açılsın.
Birileri seyahat etmiş dönüş memlekete
Birileri emekçi haklarında kimi lgbt
Birileri el ele soğuk bira dudak dudağa
Ben ikinci kadehteyim okuyacak makalelerin var yazacaklarım birikti konuşacaklar..
Bir yandan yaslanıp geriye şöyle bir batan güneşin ardından ufka bakasım var ve hala bakasana sirsanaya kendim çıkamıyorum
Olsun
Bebek gibi
Ayaklarımın üzerinde yürümeyi doğar doğmaz öğrenmedim ya
Hele kendi ayaklarım üzerinde durmak 20yılımı almışken
Ellerimin üzerinde durmak süreci umarım daha az sürer
Netflix, fıstık ezmesi, spirulina, macha, verona
Single origin değiliz blendiz ondan lezzetliyiz demiştik zaten
Zaten demeyi sevmem de zaten
Eski aşklar da yalan oldu zaten
Kıyafetler çamaşırlıkta
Süpürdüm koridordaki saçları
Yazılacak kitaplar, hazırlanacak sunumlar, bir ara sahneye çıkacağım hayatta, ki Lina bana "my Lady on the stage" der
Kasımpatılar cam fanusta ben en sevdiğim cafede aklımda dostlar düşmanlar
Hayat göz açıp kapana kadar
Dertlerim dert mi şimdi
Dert yok
Bende yok yok
Spor tayta düğün kırmızısı ruj
Spor ayakkabıya hippi mavisi hal hal
Dantel crop topa bohem tek küpe
Şaşırmış karıştırmış bulunuşum
Hali hazır bulunuşluğum
Her an her şey ve herkese
Biri uzun boylu keskin hatlı
Yumuşak kalpli ve maskülen
Biri kendini bulmuş, kendi olmuş biri
Koşmuş, uçmuş, görmüş, öğrenmiş biri
Şarkılar söyleyip dans edebilen biri
Seyahat edip spor yapıp hem kömür hem beyaz renklerde
Urban ve apatman çiçeği biri
Öyle demişti lise edebiyat öğretmenim
Saksı değiliz ama saksı çiçeğiyiz ve yaban kurutur bizi
Kibarız
Nariniz
Hassasız
Bir o kadar kuvvetli!
Merhaba.
Lionel Ricci- Hello
Tabi hoşça kal diyemediklerim de haydi yolunuz açık olsun de haydi gidin de yolumuz açılsın.
25 Nisan 2019 Perşembe
Çiğ Badem
Travması olanla hoşbeş etmek kolay da tanışmak sanılanın aksine zor. Nasıl öğrenir bir insan diğerini? Ne yormaya niyetim var ne yorulmaya yerim.. Bir de akıllarda güvenememeler, önyargılar, teraziler, kefeler.. Yoksa sevmek kolay, sevmek en kolayı. Zaten akıp duran çeşmeden bir bardak sunmaya gelene ne var sanki? Sevişmeye ne var şunun şurasında, sonuçta iki dudak tek vücut olmaya ne var? Ette ne var, tende ne var? Zor olan akmak birbiri içine, kalpten, ruhtan, zihinden değil mi? Beden doyar nasılsa bunlar doyarsa. Tüketmek istemiyorum artık, hepsi bu. Geleni tüketmek ve yeniden bir buluş, yeniden sokuluş, yeniden soyunuş... Harcamak istemiyorum. Çarçur etmek... Gelen kalsın o veya bu şekilde, ne kaldı şunun şurasında ömrün önüne sonuna?! Yanımda insanlar, sevdiklerim olsun, kalsın. Yoksa öyle bir severim, soyarım, söverim, doyarım ve yollarım ki sorma gitsin. Bana da ona da hem afiyet olur, hem yazık. Tabi olacakla sevişeceğe çare yok.
17 Mart 2019 Pazar
Bira
Ekmek ve gazete kokusunun birbirine karıştığı bakkaliyelerin girişi
Yummyyum, açık gofret ve file içinde onlarca plastik top
Dondurma, sulu göz, kolalı jelibon, balık kraker ve sakızlı topitop
Ben sana ne yaptım ki ve senin için ne yapmadım ki yabanın evladı
Çocuk tarafımı yaraladın, göz kapaklarım düştü, yordun beni
Her gün çakılların üzerini tarayan dalgalar sormuş mudur
Her gün ışığını gönderen güneş olur ha hiç soğumuş mudur
Her gün geçtiğim asfalt, kaldırım, yokuş yorulmuş mudur
Varlıktan şüpheliyim, gözümün gördüğü üç boyutlu ilüzyon mudur
Varlığımdan da şüpheliyim, gerçekliğimden...
Aşk iken dolu
Aşk yoksa boş mudur
Yoksa benim aşk dediğim mi boştur?
Yummyyum, açık gofret ve file içinde onlarca plastik top
Dondurma, sulu göz, kolalı jelibon, balık kraker ve sakızlı topitop
Ben sana ne yaptım ki ve senin için ne yapmadım ki yabanın evladı
Çocuk tarafımı yaraladın, göz kapaklarım düştü, yordun beni
Her gün çakılların üzerini tarayan dalgalar sormuş mudur
Her gün ışığını gönderen güneş olur ha hiç soğumuş mudur
Her gün geçtiğim asfalt, kaldırım, yokuş yorulmuş mudur
Varlıktan şüpheliyim, gözümün gördüğü üç boyutlu ilüzyon mudur
Varlığımdan da şüpheliyim, gerçekliğimden...
Aşk iken dolu
Aşk yoksa boş mudur
Yoksa benim aşk dediğim mi boştur?
15 Mart 2019 Cuma
Şıra
Barbados, Galapagos
Bahamas, Peru, Machu Pichu
Spanish lullaby
Latin lovers
Arabian Nights
No monkey paws
Crystal clear waters
Eternal success
Bright skydive
Balloons, igloos
Aurora and fjords
Sfenks, pictographs
Poem on the rock
Home in the backpack
Ride the mountain
Zipline and paraglide
Montenegro, canyons
Improvised contact dances
No way for Chopin's Regret
No baby, yes jazz quartet
Fly and hatha yoga
Yin yang and release trauma
Eat clean, swim and dream
Fantasies, bath bombs
Lotus and natural pools
Spa, sauna in Bali, Phi Phi
Dive in the Maldives
Film in Phuket
Gobi desert, sound healing
Breathing therapy
Argentina, Cuba
Flamenco, lindy hop
Vineyards and time.
Bahamas, Peru, Machu Pichu
Spanish lullaby
Latin lovers
Arabian Nights
No monkey paws
Crystal clear waters
Eternal success
Bright skydive
Balloons, igloos
Aurora and fjords
Sfenks, pictographs
Poem on the rock
Home in the backpack
Ride the mountain
Zipline and paraglide
Montenegro, canyons
Improvised contact dances
No way for Chopin's Regret
No baby, yes jazz quartet
Fly and hatha yoga
Yin yang and release trauma
Eat clean, swim and dream
Fantasies, bath bombs
Lotus and natural pools
Spa, sauna in Bali, Phi Phi
Dive in the Maldives
Film in Phuket
Gobi desert, sound healing
Breathing therapy
Argentina, Cuba
Flamenco, lindy hop
Vineyards and time.
8 Mart 2019 Cuma
Kabuk Tarçın
Vajina
Aç kalbini
fışkırsın
Renk fışkırsın
Su
Işık
Hava fışkırsın
Oh
Dişisin
Dipdiri
Dişe dişsin
Tarçın
Ana hatha
Göz
Omurga dik
Kaygan güverten
Kaydır ayağını
Bilmeyenin
Taş
Kristal
Ateş
Ametist
Parmak izi
Teninde
Fotosentez
Su kırılması
Diz bükülmesi
Aç bacakları
Kaşlarından kirpiklerinden
Gamzelerinden
Toprak
Ört üstünü
Bilmeyenin
Göm
Çürüt, erit
Doğur
Kendinden kendini
Yine yeniden
Kıvrıl
Bükül
Oryantal
Gezsin parmakların
Suyun teninde
Yaprağın etinde
Besle
Doy
Çek içine
Kapa göz
Boyunda nefes
Üfle
Sıcak
Yak
Sürükle
Güneş girsin
İçine
Ay'a uzat
Ayak parmak uçlarını
Saç telin enseye değsin
Kavra
Tüt
Köpürt
Dalgalandır
Göğsüne yatır
Kokla
Kok
Sez
Sokul
Öl
Vajina
Aç kalbini...
4 Mart 2019 Pazartesi
Turp
Öyle sanıyorlar
Paramparça
Bazen haklılar
Özledim
Hepinizi tek tek ara ara kısmen çok özledim
Kendimi sizi özlerken daha çok özledim
Huzursuz oldum
Huzursuz
Düşünüp huzursuz olduğumdan huzursuz oldum
Sempatik parasempatik antipatik sinir sistemlerim
Sinir oldum
Sinir
Ve test yaptılar
Temiz çıktı
Oh!
Önce sağlık!
Önce can!
Kul oldum
Pul oldum
Dul oldum
Kendimle sulh oldum
Darıldım
Vuruldum
Duruldum
Sarıldım dizlerime
Cenin
Paralandım
Karalandım
İflah olmaza dolandım
İnandım
Dolandırıldım
Bir küfür savurdum
Verdim veriştirdim rüzgara
Alsın kondursun kulağına
Alnına düşen her tel ağarsın
Göz değdi mi gözlerin kör olsun
Sonrası siktir et'li
Sonrası bana ne'li
8 Ocak 2019 Salı
Muzlu Puding
Feminizm: kadın ve erkeğin sosyal, politik ve ekonomik eşitliği.
Hak eşitliği. Görev eşitliği.
Female.
Kadın.
Male. Masculine. Masculinism.
Biraz da erkeklerden bahsedelim.
Kültürel etkileri yadsınamaz olsa da vicdani, ahlaki ve etik kökleri bağrında tutunmamış nice adam var dünyamızda, hayatlarımızda.
Diyalekt konuşuyor olabilirsin, yerel bir kültüre bağlı olmak ne zamandan beri global esasları görmezden gelmek demek oldu?
Yanıtı basit.
Ezelden beri.
Atadan ataerkiliz.
Olmuyor.
Erkeklerimiz özgür kadınlara, Zeyna'lara Hera'lara aşık oluyor ve sonra onların banyo çıkışı kendilerini kurulamalarını (bkz. eski usulü: ayak yıkama), işten eve kaçta gelirlerse gelsinler yemek yapmalarını, evi temizlemelerini, gömlek ütülemelerini, bulaşık ve çamaşır biriktirmemelerini, çarşaf, perde, halı, kayınvalide, bilumum akraba eş dost ihmal etmemelerini bekliyor. Bununla kalsa hoş. İyi sevişmelerini, çocuk doğurmalarını, emzirmelerini, bebek için gece nöbetlerini, çocukların bakımını üstlenmelerini, bu arada hala sevişebilmelerini ve çalışıp eve para getirebilmelerini, hatta mümkünse ek çalışıp daha çok para getirebilmelerini, bu paralarla tatil yapıp ve hatta üzerine kendilerinin şikayet edebilme haklarının olmasını bekliyorlar. Kadın ve kadının ailesi yerle yeksan edilirken erkek ve erkeğin ailesinin çükü tutulup koparılıyor. Tabiri caiz.
Nasıl Freudik ve ilkel bir evredeyse zihin, beden de ruh da onu izliyor. Aşk ölüyor, bitiyor, öyle yastık oyasında filan kalmıyor. Allahın emri peygamberin kavliyle bedava mehir fiyatına bu yaşına kadar gözünün içine bakılmış; baş üstünde, kanat altında, ana kucağı, baba ocağı, kardeş sıcağında büyütülmüş; tüm bu çirkin dünyaya karşı savunulmuş; bu düzene bir sıfır yenik başlamış; ama -e rağmen, başı dik, alnı ak, özgür ve güçlü yetiştirilmiş kız İSTENİYOR ve VERİLİYOR.
İsteyenin bir yüzü kara isteyip alıp burnundaki çiçeği solduranın, gözündeki feri söndürenin her yüzü kapkara! Kömür gibi, zift gibi. Sonradan fark ediliyor, yolda değil. Verense gelenekselcilikle modernizm (humanizm) arasında sıkışmanın ceremesini çekiyor. Tam olarak böyle olmasa da. Hiçbir -izm'e sığmayan psikopat, sosyopat ve kendini neredeyse erkek Kleopat'ra sanacak kadar megoloman ve narsist, hatasını görmeyen, asla kabul etmeyen, yapıcılıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan, kendini sorgulamayan, kükreyen, böğüren ve bozlayan içgüdüsel ekseni kaymış, dengesi şaşmış, kaçpolar bir kişiliksizlik ile karşı karşıya kalıyor kadın. Tarif girişimlerinin birçoğu beyhude, yetersiz.
Hiçbir din, dil, millet, renk, cins, uygarlık böyle bir türe akıl çerçevesinde kucak açmazken, nesiller boyunca meğer memelerinden sütlerle beslemiş ve azdırmış kemendini saldığı cehaletin.
Bir de kimi söylenmez mi "kadınlar kendilerini hep mağdur addediyor" diye!
Boşanmak istedi diye eski eşi tarafından öldürülen İmran ve işini yaptı diye erkek öğrencisi tarafından öldürülen Ceren...
Ne mağduru?! Ölü! Yok!
Kadını yok ediyor erkek.
Hak görüyor bunu.
Alanını belirleyen bir köpek gibi "ya benim ya kara toprağın"cı da değil bu yeni oluşum cibilliyetsizler.
Bunlar "kimse beni reddedemez/kimsenin peşinden koşmam", "seni dinlemiyorum, sözlerinin benim için hiçbir önemi yok.", "kadın değilsin", "her şey senin suçun, senin yüzünden", "karaktersiz/haysiyetsiz/yalancı" vs. gibi cümlelerle kadını bezdiren, sindiren, bir gram huzur için pusturan, susturan taktiksel oyuncu olmanın yanınd;, partnerinin sevgisine doyamamış, kendini de sevmeyen kadınların erkek açlığını oğlunda gidermesine yarayan anne maşaları/şaklabanları.
Ne yazık.
Evrilen dünyada elbette ruhlarımız karakterlerimiz de bedenimiz gibi belli tekamülleri tamamlıyor ve aşamalardan geçiyor. Ancak oturmamış, dengeyi hiçbir türlü bulamamış, kendi olamamış ve intikam arzusuyla aşkı karıştırmış, duygu toyu kimselerin bu tekamüllerinde başarılı olmaları beklenemez ve sonuç olarak, doğal süreçlerinde karma, kader, sistem, evren, yaradan, tanrı, Allah, "hayırlısıyla" bu gibi kimseleri kendi çemberlerini tamamlayana dek bütünsel çemberin dışına atıyor.
Şükür, teşekkür ve memnuniyetten yoksun olmanın cezasını halihazırdaki nimet ve armağanlarını kaybederek sonsuza dek ödüyorlar.
Elbette "oh be" diyecek hali olmuyor kadının. Paramparça, yıkık, viran bir halde önce düşüyor sahaya. Sonra kırıklarından ışık fışkırıyor, yıkıntılarından bina ediyor kendini yeniden ve viranelikten bilgeliğe terfi ediyor. Kintsukuroi/Kintsugi hazinesine yatırıyor kendini bir nevi.
Wabi Sabi, Wanderlust, Fernweh, Minimalism, Feng Shui, İkigai, Duende gibi sözcüklerle haşır neşir olarak yeşeriyor.
Ruhuna Akdeniz'in melteminden üflüyor, tuzlu suyundan iyot ekliyor, palmiyesiyle tarıyor saçlarını, Toroslarına uzanıyor, sallanıyor. Sonra dışardan içeri dönüp bakıyor. İçine... Yüzüne, bedenine... Darmadağın bir halde olduğunu kabul ederek tüm o to-do-list'lerin check'lenmesi sosyal tasarruflarını farkında, anda ve kendi olmayla yaklaştırma girişimlerine yöneliyor. Kilometrelerce yürüyor. Yogaya yöneliyor, yani yollar oraya çıkıyor. Kendini seviyor.
Sonuçta onu çok seviyordu. İyileştiremedi. Problem de buydu kadın adamı iyileştirebileceğine inanan bir aptaldı. Neyse ki kaynak kendisi değil mi, o aşk, o sevgi kadından fışkırmıyor mu; kendine döndürüyor akışı, içinden kendi içine akıyor, gülleri açıyor. Kendi kendine yetiyor. Otonomaşık ve otonomaşuk, aynı anda, tek beden, tek ruh, tek insan.
Başka birini elbette sevecekti ama şu an başkasını kendi iyileşmesi için kullanması söz konusu olamazdı. "Erkek aşık olmadığı kadına dokunmadığında adam; dişi ise iyileşmek için erkeği kullanmadığında kadın olacaktı." Bir yerde böyle okudum. Sanırım kadın oldum.
Melek Yargıcı gibi sarhoş olup "Ben Tekim" diye bağırmak istiyorum. :) Şaka bir yana, ne rahatlatıcı olur!
Aşk, Özgürlük, Tek Başınalık'ta (Osho) vardığı son nokta şimdilik burası.
"JE SUIS BIEN DANS MA PEAU."
Ben böyle iyiyim.
Hak eşitliği. Görev eşitliği.
Female.
Kadın.
Male. Masculine. Masculinism.
Biraz da erkeklerden bahsedelim.
Kültürel etkileri yadsınamaz olsa da vicdani, ahlaki ve etik kökleri bağrında tutunmamış nice adam var dünyamızda, hayatlarımızda.
Diyalekt konuşuyor olabilirsin, yerel bir kültüre bağlı olmak ne zamandan beri global esasları görmezden gelmek demek oldu?
Yanıtı basit.
Ezelden beri.
Atadan ataerkiliz.
Olmuyor.
Erkeklerimiz özgür kadınlara, Zeyna'lara Hera'lara aşık oluyor ve sonra onların banyo çıkışı kendilerini kurulamalarını (bkz. eski usulü: ayak yıkama), işten eve kaçta gelirlerse gelsinler yemek yapmalarını, evi temizlemelerini, gömlek ütülemelerini, bulaşık ve çamaşır biriktirmemelerini, çarşaf, perde, halı, kayınvalide, bilumum akraba eş dost ihmal etmemelerini bekliyor. Bununla kalsa hoş. İyi sevişmelerini, çocuk doğurmalarını, emzirmelerini, bebek için gece nöbetlerini, çocukların bakımını üstlenmelerini, bu arada hala sevişebilmelerini ve çalışıp eve para getirebilmelerini, hatta mümkünse ek çalışıp daha çok para getirebilmelerini, bu paralarla tatil yapıp ve hatta üzerine kendilerinin şikayet edebilme haklarının olmasını bekliyorlar. Kadın ve kadının ailesi yerle yeksan edilirken erkek ve erkeğin ailesinin çükü tutulup koparılıyor. Tabiri caiz.
Nasıl Freudik ve ilkel bir evredeyse zihin, beden de ruh da onu izliyor. Aşk ölüyor, bitiyor, öyle yastık oyasında filan kalmıyor. Allahın emri peygamberin kavliyle bedava mehir fiyatına bu yaşına kadar gözünün içine bakılmış; baş üstünde, kanat altında, ana kucağı, baba ocağı, kardeş sıcağında büyütülmüş; tüm bu çirkin dünyaya karşı savunulmuş; bu düzene bir sıfır yenik başlamış; ama -e rağmen, başı dik, alnı ak, özgür ve güçlü yetiştirilmiş kız İSTENİYOR ve VERİLİYOR.
İsteyenin bir yüzü kara isteyip alıp burnundaki çiçeği solduranın, gözündeki feri söndürenin her yüzü kapkara! Kömür gibi, zift gibi. Sonradan fark ediliyor, yolda değil. Verense gelenekselcilikle modernizm (humanizm) arasında sıkışmanın ceremesini çekiyor. Tam olarak böyle olmasa da. Hiçbir -izm'e sığmayan psikopat, sosyopat ve kendini neredeyse erkek Kleopat'ra sanacak kadar megoloman ve narsist, hatasını görmeyen, asla kabul etmeyen, yapıcılıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan, kendini sorgulamayan, kükreyen, böğüren ve bozlayan içgüdüsel ekseni kaymış, dengesi şaşmış, kaçpolar bir kişiliksizlik ile karşı karşıya kalıyor kadın. Tarif girişimlerinin birçoğu beyhude, yetersiz.
Hiçbir din, dil, millet, renk, cins, uygarlık böyle bir türe akıl çerçevesinde kucak açmazken, nesiller boyunca meğer memelerinden sütlerle beslemiş ve azdırmış kemendini saldığı cehaletin.
Bir de kimi söylenmez mi "kadınlar kendilerini hep mağdur addediyor" diye!
Boşanmak istedi diye eski eşi tarafından öldürülen İmran ve işini yaptı diye erkek öğrencisi tarafından öldürülen Ceren...
Ne mağduru?! Ölü! Yok!
Kadını yok ediyor erkek.
Hak görüyor bunu.
Alanını belirleyen bir köpek gibi "ya benim ya kara toprağın"cı da değil bu yeni oluşum cibilliyetsizler.
Bunlar "kimse beni reddedemez/kimsenin peşinden koşmam", "seni dinlemiyorum, sözlerinin benim için hiçbir önemi yok.", "kadın değilsin", "her şey senin suçun, senin yüzünden", "karaktersiz/haysiyetsiz/yalancı" vs. gibi cümlelerle kadını bezdiren, sindiren, bir gram huzur için pusturan, susturan taktiksel oyuncu olmanın yanınd;, partnerinin sevgisine doyamamış, kendini de sevmeyen kadınların erkek açlığını oğlunda gidermesine yarayan anne maşaları/şaklabanları.
Ne yazık.
Evrilen dünyada elbette ruhlarımız karakterlerimiz de bedenimiz gibi belli tekamülleri tamamlıyor ve aşamalardan geçiyor. Ancak oturmamış, dengeyi hiçbir türlü bulamamış, kendi olamamış ve intikam arzusuyla aşkı karıştırmış, duygu toyu kimselerin bu tekamüllerinde başarılı olmaları beklenemez ve sonuç olarak, doğal süreçlerinde karma, kader, sistem, evren, yaradan, tanrı, Allah, "hayırlısıyla" bu gibi kimseleri kendi çemberlerini tamamlayana dek bütünsel çemberin dışına atıyor.
Şükür, teşekkür ve memnuniyetten yoksun olmanın cezasını halihazırdaki nimet ve armağanlarını kaybederek sonsuza dek ödüyorlar.
Elbette "oh be" diyecek hali olmuyor kadının. Paramparça, yıkık, viran bir halde önce düşüyor sahaya. Sonra kırıklarından ışık fışkırıyor, yıkıntılarından bina ediyor kendini yeniden ve viranelikten bilgeliğe terfi ediyor. Kintsukuroi/Kintsugi hazinesine yatırıyor kendini bir nevi.
Wabi Sabi, Wanderlust, Fernweh, Minimalism, Feng Shui, İkigai, Duende gibi sözcüklerle haşır neşir olarak yeşeriyor.
Ruhuna Akdeniz'in melteminden üflüyor, tuzlu suyundan iyot ekliyor, palmiyesiyle tarıyor saçlarını, Toroslarına uzanıyor, sallanıyor. Sonra dışardan içeri dönüp bakıyor. İçine... Yüzüne, bedenine... Darmadağın bir halde olduğunu kabul ederek tüm o to-do-list'lerin check'lenmesi sosyal tasarruflarını farkında, anda ve kendi olmayla yaklaştırma girişimlerine yöneliyor. Kilometrelerce yürüyor. Yogaya yöneliyor, yani yollar oraya çıkıyor. Kendini seviyor.
Sonuçta onu çok seviyordu. İyileştiremedi. Problem de buydu kadın adamı iyileştirebileceğine inanan bir aptaldı. Neyse ki kaynak kendisi değil mi, o aşk, o sevgi kadından fışkırmıyor mu; kendine döndürüyor akışı, içinden kendi içine akıyor, gülleri açıyor. Kendi kendine yetiyor. Otonomaşık ve otonomaşuk, aynı anda, tek beden, tek ruh, tek insan.
Başka birini elbette sevecekti ama şu an başkasını kendi iyileşmesi için kullanması söz konusu olamazdı. "Erkek aşık olmadığı kadına dokunmadığında adam; dişi ise iyileşmek için erkeği kullanmadığında kadın olacaktı." Bir yerde böyle okudum. Sanırım kadın oldum.
Melek Yargıcı gibi sarhoş olup "Ben Tekim" diye bağırmak istiyorum. :) Şaka bir yana, ne rahatlatıcı olur!
Aşk, Özgürlük, Tek Başınalık'ta (Osho) vardığı son nokta şimdilik burası.
"JE SUIS BIEN DANS MA PEAU."
Ben böyle iyiyim.
2 Ocak 2019 Çarşamba
İçli Hindi
Aslında hiç de karmaşık değil
Kendini tanımak bilmek öyle zor değil
Bazen imkansız o kadar
Ama bazen!
Sonuçta her şeyin sebebi var.
Sevdiklerim, sevmediklerim tarif edebilir bir nebze
Meraklarım, ilgilerim
Uzak durduklarım ve eğildiklerim resmedebilir
İşim, çocukluk hayallerim, erişkin düşlerim
Arkadaşlarım ki "Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim!"
İkramlarım, sakındıklarım bir şeyler söyler hakkımda
Tutkularım, başarısızlıklarım, düşmelerim kalkmalarım
Kazandıklarım, kaybettiklerim, isteklerim, zirvelerim
Mücadelem, tercihlerim, kucaklamalarım
Kabullendiklerim, karşı çıktıklarım, köküm, kabuğum, havam
Huyum suyum, demim, yoğunluğum, imkanlarım
Esnekliğim, çizgilerim, renklerim, hamurum
Sustuklarım, görmezden geldiklerim, göze soktuklarım, avaz avaz bağırdıklarım
Haklarım, hukuklarım, sorduklarım, yanıtlarım
Güldüklerim, ağladıklarım ki "Gözyaşlarımızın tadı aynı!"
Sineye çektiklerim, tekrar ettiklerim ki "Aynı nehirde iki kez yıkanmaz."
Yediklerim ki "Ne yersen o olursun"
Hatalarım, günahlarım, sevaplarım, yıldızım, ayım
Coşkularım, aşklarım, heyecanlarım, bulutlarda gördüklerim
Bildiklerim, bildiğimi sandıklarım, öğretilerim, dilim, memleketim,
Yürüyüşüm, danslarım, dinlediğim şarkılar, izlediğim filmler
Kokum, dokum, nefesim, bakışım, yaklaşışım, uzaklaşışım, ayrılışım
Sesim, sessizliğim, gelgitlerim, söz verişim, öz verişim
Olgunluğum, hamlığım, yaşlığım, deliliğim, aklı selimliğim
Diriliğim, seni gidiliğim, yokluğum, donukluğum
Yazdıklarım, okuduklarım, birleştiklerim, kesiştiklerim
Yerim, zamanım, içim, dışım, yeteneklerim, beceriksizliklerim
Belki bütün bu uydular beni tanımlamaya yardımcı olur.
Olabilir de, bazen olmayabilir de.
Yine de sebep iyi hissettiklerimde
Acıyı da sevişimde
Kıpkırmızı acı biber reçeli
Yakar burnunu damağını dilini
Ama tatlı da bir yandan ki "I have a sweet tooth."
O zaman ben bana olanları aslında bilerek yahut bilmeyerek
Acele ederek ya da düşünerek seçiyorum
Sonuç aleyhime ise de lehime ise de kucaklamayı öğrenmem yetiyor.
Ben de değişiyorum, zaman bükülüyor, ben evriliyorum.
Yahut belki savruluyorum.
Sonuçta kimse yüzde yüz mükemmel bir hayat yaşamıyor, değil mi?
Ve kimse yüzde yüz mükemmel de değil.
Olduğu gibi mükemmel.
Bu yüzden tüm rüzgarları, tufanları, boranları kabul ediyorum.
Kendimi, var oluşumu, gelişimimi, değişimimi, seçimlerimi ve sonuçları kabul ediyorum.
Hakkımsa arıyorum, yorgunsam dinleniyor, yeniden ayağa kalkıyorum
Sevdiklerime de omuz veriyorum, el uzatıyorum, gerekirse gidiyorum
Beraber yükselelim diye, yahut sadece onlar yükselsin diye
Artarken bir yandan eksilebildiğim gibi, eksilirken de bir diğer yandan mutlaka çoğalıyorum
Kendimi kabul ediyorum.
Ben de herkes gibiyim.
Bir tane.
Kendini tanımak bilmek öyle zor değil
Bazen imkansız o kadar
Ama bazen!
Sonuçta her şeyin sebebi var.
Sevdiklerim, sevmediklerim tarif edebilir bir nebze
Meraklarım, ilgilerim
Uzak durduklarım ve eğildiklerim resmedebilir
İşim, çocukluk hayallerim, erişkin düşlerim
Arkadaşlarım ki "Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim!"
İkramlarım, sakındıklarım bir şeyler söyler hakkımda
Tutkularım, başarısızlıklarım, düşmelerim kalkmalarım
Kazandıklarım, kaybettiklerim, isteklerim, zirvelerim
Mücadelem, tercihlerim, kucaklamalarım
Kabullendiklerim, karşı çıktıklarım, köküm, kabuğum, havam
Huyum suyum, demim, yoğunluğum, imkanlarım
Esnekliğim, çizgilerim, renklerim, hamurum
Sustuklarım, görmezden geldiklerim, göze soktuklarım, avaz avaz bağırdıklarım
Haklarım, hukuklarım, sorduklarım, yanıtlarım
Güldüklerim, ağladıklarım ki "Gözyaşlarımızın tadı aynı!"
Sineye çektiklerim, tekrar ettiklerim ki "Aynı nehirde iki kez yıkanmaz."
Yediklerim ki "Ne yersen o olursun"
Hatalarım, günahlarım, sevaplarım, yıldızım, ayım
Coşkularım, aşklarım, heyecanlarım, bulutlarda gördüklerim
Bildiklerim, bildiğimi sandıklarım, öğretilerim, dilim, memleketim,
Yürüyüşüm, danslarım, dinlediğim şarkılar, izlediğim filmler
Kokum, dokum, nefesim, bakışım, yaklaşışım, uzaklaşışım, ayrılışım
Sesim, sessizliğim, gelgitlerim, söz verişim, öz verişim
Olgunluğum, hamlığım, yaşlığım, deliliğim, aklı selimliğim
Diriliğim, seni gidiliğim, yokluğum, donukluğum
Yazdıklarım, okuduklarım, birleştiklerim, kesiştiklerim
Yerim, zamanım, içim, dışım, yeteneklerim, beceriksizliklerim
Belki bütün bu uydular beni tanımlamaya yardımcı olur.
Olabilir de, bazen olmayabilir de.
Yine de sebep iyi hissettiklerimde
Acıyı da sevişimde
Kıpkırmızı acı biber reçeli
Yakar burnunu damağını dilini
Ama tatlı da bir yandan ki "I have a sweet tooth."
O zaman ben bana olanları aslında bilerek yahut bilmeyerek
Acele ederek ya da düşünerek seçiyorum
Sonuç aleyhime ise de lehime ise de kucaklamayı öğrenmem yetiyor.
Ben de değişiyorum, zaman bükülüyor, ben evriliyorum.
Yahut belki savruluyorum.
Sonuçta kimse yüzde yüz mükemmel bir hayat yaşamıyor, değil mi?
Ve kimse yüzde yüz mükemmel de değil.
Olduğu gibi mükemmel.
Bu yüzden tüm rüzgarları, tufanları, boranları kabul ediyorum.
Kendimi, var oluşumu, gelişimimi, değişimimi, seçimlerimi ve sonuçları kabul ediyorum.
Hakkımsa arıyorum, yorgunsam dinleniyor, yeniden ayağa kalkıyorum
Sevdiklerime de omuz veriyorum, el uzatıyorum, gerekirse gidiyorum
Beraber yükselelim diye, yahut sadece onlar yükselsin diye
Artarken bir yandan eksilebildiğim gibi, eksilirken de bir diğer yandan mutlaka çoğalıyorum
Kendimi kabul ediyorum.
Ben de herkes gibiyim.
Bir tane.
1 Ocak 2019 Salı
Armut Tatlısı
Ben hatırlamıyorum biliyor musunuz?
Bir beş yıl öncesini mesela...
Ben birçok şeyi unutuyorum.
Hayatımda hep aşırı duygusal ve reaktif olduğum için sanırım
belleğim aşırı aşk, aşırı hüzün ve aşırı iç huzurunu bir arada taşıdığı için
anılarımı yakıp yenilerine yer açmayı ya da o klasörleri özelleştirip derinlere yollamayı seçti.
Keşke bir ara biraz hatırlayabilsem...
7 yıl öncesini mesela!
2013 yılbaşı gecesini mesela...
2011 doğum günümü mesela...
ki karanlık kırmızı, tutkulu hastalıklı, yoğun ve ağdalı zamanlar...
Daha hafifim şimdi.
Göz kapayıp açıncaya kadarki süre işte şu an bizim için.
Oysa neler sığdı içine!
Valiz ve bulaşık makinesi yerleştirmekteki ustalığımı
yıllarım için tam anlamıyla söyleyemesem de anlarım için söyleyebilirim.
Derli toplu rutinleri olmayan biri olabilirim
ama rengarenk simlerle dolu bir kavanoz gibiyim.
Karışık ama coşkulu.
Aslında bir adım geriden bakınca sade ve dingin.
2019’da saydam sulara dalacağım,
Falez kayalarında sirenlerle şarkılar söyleyeceğim,
akvaryum koylarındaki hasır şemsiyeler altında yazacağım,
açık mavi göğünden paraşütle atlayıp
balık ağı hamaklarında sallanacağım.
Hayali bile titretiyor.
Bunca distopik medya ürününün yarattığı zihin kirliliği içinde bir mum yakan
Hem ışıldayan, ışıldatan, hem de ısıtanlarla olacağım.
Bizim mumlarımız dibine de ışık verir.
Bir beş yıl öncesini mesela...
Ben birçok şeyi unutuyorum.
Hayatımda hep aşırı duygusal ve reaktif olduğum için sanırım
belleğim aşırı aşk, aşırı hüzün ve aşırı iç huzurunu bir arada taşıdığı için
anılarımı yakıp yenilerine yer açmayı ya da o klasörleri özelleştirip derinlere yollamayı seçti.
Keşke bir ara biraz hatırlayabilsem...
7 yıl öncesini mesela!
2013 yılbaşı gecesini mesela...
2011 doğum günümü mesela...
ki karanlık kırmızı, tutkulu hastalıklı, yoğun ve ağdalı zamanlar...
Daha hafifim şimdi.
Göz kapayıp açıncaya kadarki süre işte şu an bizim için.
Oysa neler sığdı içine!
Valiz ve bulaşık makinesi yerleştirmekteki ustalığımı
yıllarım için tam anlamıyla söyleyemesem de anlarım için söyleyebilirim.
Derli toplu rutinleri olmayan biri olabilirim
ama rengarenk simlerle dolu bir kavanoz gibiyim.
Karışık ama coşkulu.
Aslında bir adım geriden bakınca sade ve dingin.
2019’da saydam sulara dalacağım,
Falez kayalarında sirenlerle şarkılar söyleyeceğim,
akvaryum koylarındaki hasır şemsiyeler altında yazacağım,
açık mavi göğünden paraşütle atlayıp
balık ağı hamaklarında sallanacağım.
Hayali bile titretiyor.
Bunca distopik medya ürününün yarattığı zihin kirliliği içinde bir mum yakan
Hem ışıldayan, ışıldatan, hem de ısıtanlarla olacağım.
Bizim mumlarımız dibine de ışık verir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Tuza banıldığı sanılmış ekmek
Adil dövüşmeyenle savaşmak Ona beyaz bayrak sallamak Teslim olmak mı? Yapamam. Kılıcımı daha sağlam tutmak için Bir göğsümü feda etmem gerek...
-
Ben gidince Antalya ağlar Otuzum bu gece Öyle yağmur yağıyor ki Şakır şakır! Anamın karnından gitmişim Göbek bağımı kesmişim Bağlanır...
-
Babamın Kavacık'tan aldığı ev yapımı, mükemmel, ağzımı tatlandıran, bağrımı yakıp geçen şarap ve Lina'nın Sicilya'dan getirdiği ...