Kadife taç yapraklarının yörüngesinde yavruağzı begonvilin, adeta saniyede bilmem kaç kez kanat çırpan sinek kuşu hevesiyle havada asılı kalışımın neticesini yaşıyorum. Biraz kızıyorum kendime, biraz da gurur duyuyorum sevebilişimin sonsuzluğu ve kuvvetiyle. Sonra adam bana "seni kendimden daha çok seviyorum" diyor, aklıma Samantha'nın "I love you but I love me more" deyişi geliyor. Kendi kendime ya ne dediğini bilmiyor ya da gerçekse onun kadar çok ve onun gibi nazik sevilir miyim başka acaba diye geçiriyorum içimden. Konu gerçekliğe gelince ise algım ve sorgulayışlarımın bir sonucu olarak düşünüyorum da büyük ihtimalle salt gerçekliğin bir simülasyonu içinde devinirken biz, sevdiklerimizi, gidenleri(!) her bir simülasyon kesişiminde yeniden yaşıyor ve elimizdekileri de bir başka simülasyon evrenine kaptırıveriyoruz...
Unutmamanın, unutamamanın, hafızanın bu denli net oluşunu başka türlü açıklayamıyorum. Hafızanın nasıl oyunbaz ve başına buyruk olduğunu bilmezmişim gibi hatırladıklarıma yaslanıyor, bir kadeh şarabıma dert anlatırken buluyorum kendimi. Sözsüz bir dertleşme bu. Koklayarak, tadarak... Alkolün temizlediği dili damağı dudağı hissederek... Bu hayranlığın altında yatan 21 yaş tazeliği (acemiliği/toyluğu) ve korkusuzluğu, kendini ateşe gözü açık atmanın cüretkarlığı, bile bile ladesliği, teslimiyeti, kabullenişi, gecelerce dökülen gözyaşına ve çalışan zihin makinesi duyarlığı görüp sesimi çıkarmıyorum. Merak ediyorum. Sonra adama dönüp kaburgasına yaslıyorum başımı, biraz yükselip göğüs kafesinden kalp atışına kulak dayıyorum. Su üstüne çıkmaya çalışan nefes balonlarına dokunduğumda da beliren o "o hayatta" düşüncesine filtresiz bir açıklık ve kabulle bırakıveriyorum kanatlarımı kollarımı. Kırarsa onun bileceği iş. Ben hazırım.
Unutmamanın, unutamamanın, hafızanın bu denli net oluşunu başka türlü açıklayamıyorum. Hafızanın nasıl oyunbaz ve başına buyruk olduğunu bilmezmişim gibi hatırladıklarıma yaslanıyor, bir kadeh şarabıma dert anlatırken buluyorum kendimi. Sözsüz bir dertleşme bu. Koklayarak, tadarak... Alkolün temizlediği dili damağı dudağı hissederek... Bu hayranlığın altında yatan 21 yaş tazeliği (acemiliği/toyluğu) ve korkusuzluğu, kendini ateşe gözü açık atmanın cüretkarlığı, bile bile ladesliği, teslimiyeti, kabullenişi, gecelerce dökülen gözyaşına ve çalışan zihin makinesi duyarlığı görüp sesimi çıkarmıyorum. Merak ediyorum. Sonra adama dönüp kaburgasına yaslıyorum başımı, biraz yükselip göğüs kafesinden kalp atışına kulak dayıyorum. Su üstüne çıkmaya çalışan nefes balonlarına dokunduğumda da beliren o "o hayatta" düşüncesine filtresiz bir açıklık ve kabulle bırakıveriyorum kanatlarımı kollarımı. Kırarsa onun bileceği iş. Ben hazırım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder