7 Aralık 2020 Pazartesi

Hibiskus

 Kadınlar öldükçe

Toprakla yaşıt dişi uyanışa geçiyor

Gözünden akan yer damla

Akranını suluyordu

Erkek bilmiyordu

Paralize bir uzvuydu var oluşun

Duyusuzlaşıyordu

Aynı safta tüm dişi kurtlar parslar arslanlar ceylanlar kumrular develer kanaryalar ibibikler balinalar ahtapotlar timsahlar böcekler çiçekler güneşler yıldızlar rüzgarlar ışıklar karanlıklar yağmur kar sesler tozlar buzlar suslar durlar birleşiyordu.

Güzel çirkin

utangaç dominant

kırılgan yumuşak ve hırçın yıkıcı

romantik artist ve rasyonel realist

sezgisel ve mantıkçı

körpe ve bilge

hepsi her renk her perde

dişinin her türü her tonu her biri bütünleşiyor

anaerkil tekdüzeni geri getirmeye yükseliyordu

Adam duymadı

Lilith konuşmadı

Bilen söylemedi.

Olan oldu

Mükemmele ulaşmak üzere

yeniden doğuş yaklaştı.

Hep yeniden doğuş.


9 Kasım 2020 Pazartesi

Vitray Işıkları

 Bir akide şekeri kokusu naneli

Ve serin ferah sabah rüzgarı

Tül perde salınır gün huzmesiyle içeri

Loş odam gökkuşağıyla aydınlanır


Bir bardak buzlu su gibi

Boğazımdan geçen her nefes

Uçurum fırtınası soğuğu eser

Tüylerim diken diken

Üşüyünce sarılır


Yün hırkam omzumda

battaniyem dizimde

mumlar titrek yanıyor

Teker teker duvarda

Kağıt kalem boş oda

Kedim beşinci uykuda

Piyano usul çalarken

aklım kalple uçuyor

Hayatımın desenini

Bilmem ki kim çiziyor

Bildiğim bilmiyorum

Eminim çekiliyorum

Sarılana eyvallah

Olmadı başa sarıyorum.


Zaman kurgu

Aşk olgu

Beden çizgi

Akıl miras

Ben ödünç

Mut geçici

Yokluk bilinci

Yaşa, birinci.

21 Eylül 2020 Pazartesi

Martini



Adı ağzımdan çıkarken bile yüreğim ağzıma geliyor

Lavanta tarlalarının tüm lavantaları toplanıp burnumdan aklıma nefes olsa

Seda Bağcan'ın o en sevdiğim mantrasını 35 kere dinlesem

o anki kalp atışlarımı sakinleştiremez.

Nasıl nefes alırım, nasıl döner başım, karanlığım, günüm, her bir yaşım

On sene olmuş

Onlarcası olsa Kolera Günlerinde Aşk gibi

Hiç unutmam seni

Başka başka hastalıkların türediği

İnsanların aşksızca ürediği bir çağda

Kalbim gövdemin orta yerinde yumurta kabuğu gibi

Tohum gibi çatlar köklenir damarlanır tüm bedenime

Senin sesin, dokunuşun, kokun yayılır

Bir şavk, şimşek, bir yıldırım anı

Arabadan indiğim ve sana sımsıkı sarıldığım

O hanım kadın demişti

Tüm sofra ahalisini şerefe davet etmişti

Adımıza, ruhumuza, yan yana el ele oluşumuza

"Siz nesiniz bilmiyorum ama, sakın ayrılmayın

Siz içeri girdiğiniz andan beri herkes büyülendi

Sardı havanız her yeri

Herkes size hayran kaldı"

Büyüklerin sözünü dinlemek gerek

Babaannem ve dedem halıları yıkamaya vermişti

Havai fişekler altında öpüşürken biz

Siste karda sarhoş dönerken eve

"Sonsuza dek benimle dans eder misin?" derken sen

Anlamamıştım...

Evlilik şöyle dursun ben aşka taliptim

Aşka geldim, aşık oldum, aşık olundum

Aşk oldum

Doldum doldum taştım

Adın ağzıma otururken boğazım düğümlendi

Birbirimizi acıtmaktan hiç çekinmedik.

Ama önce sen başlattın.

Hep tam gittin derken geri geldin

Tam bende bittin derken kapımda bittin

Sırayla mı bilmem

Titreşim yasasıymış seni bu kadar derin yoğun özde hissedişim

Yani sen de beni benim seni düşündüğüm kadar düşünüyormuşsun

Yalan gibi

İnanmayı seçtiğim güzel bir yalan

Unutma unutama beni

Aynaya bak, beni gör

Her sabah her akşam

Evinde işinde

Her dans edişinde

Yum gözlerini

İçindeyim.

Kafanın içinde, göğüs kafesinde, parmak uçlarında,

saçlarında, kirpiklerindeyim.

Senim.

Bir an her şeyi değiştirmeye yeter.

Yaklaş.

Tanıdın mı, bak, benim.





28 Ağustos 2020 Cuma

Narince

 Bilmezler

Önce kırmızı üzüm varmış

Sonra mutasyon

Ve sonra albino üzüm

Evrilmiş beyaza

İnsan da mı böyle acaba

Önce siyah sonra beyaz

Beyaz güncel olduğundan değil

Gövdesi derinliği yoğunluğu az olduğundan mı

Halbuki siyah öyle mi

Kuvvetli, dengeli, damakta bırakır tadı

Kara üzüm habbesi

Karadut, böğürtlen tanesi

Bir tanesiii


Bal mumu mumlar yansın

Elim kağıtta kaysın

Aklım yoluna şiirler yazsın

Kalbim Narince fermente

Aman efendim flüt kadeh

Aktık koştuk yoluna dıgıdık deh

Roman vakanza el ele

Hayaller Hayyam

Hayatlar aşka gem.

Her dem

İlla gam.

Tam beğendim

Hoop kem küm

Ne dil var ne gül.

Heveslendik mi

Ya rabbi şükür.

Paris'te dam

Yandı Notre Damme

Keten helva.

Camda urba

Çeşme başı

Arap bacı.

Her yol vardı

Biri tutmadı.




16 Ağustos 2020 Pazar

Kara Üzüm

Bilenler bilir

Sakız fallarından muhabbet doğuran flörtü

Bilenler bilir

Yunan kadın şarkıcıların listesi içinden

Aratmayı birlikteyken dinlenmiş unutulmuş o şarkıyı, sözü

İşte adeta o son sarılışı son tutunuşu

Bilenler bilir

Çamaşır sererken öfleye pöfleye özlediğini kabullenişi

Günbatımında yudumlanan şarabın dudağın kadehte değdiği son yerden dibine süzülüşü

Sanki içe akan yaşı gözün, kuru kuru

Birlikte izlenen filmin dizdeki baş izini

Makromeye nazar boncuk dizimi

Bilenler bilir yulafa soya sütü

Saça örgüyü

Baş aşağı öpücüğü

Uykuda saran kolu, yastık göğsü

Salağın gülüşünü

Kedinin tüyünü

Bilenler bilir

Dünyanın salgınını

O kaosta dünyanın en dalgınını

Bilenler bilir

Gecenin üçünü

Kuş gibi göçünü. 

Kalbimin öcünü

Alanlar bilir

İçimde kaldı.

Aşığın sözünü

Okuyan gelir. 


11 Ağustos 2020 Salı

Somon

 Bir kadın, gece gülüşlü

Bağrı sert, yalvaç

Uçurum bakışlı

Silik bir yüz

Buruk gardı

Toslaya toslaya nasır başı

Hırslı, kaçışlı

İncecik parmakları

İncecik dudakları

İncecik nefes alışlı

Asker nizamlı

Örtülü bağrı

Gizli saklı yaralı

Güçlü sarp kayalıklı

Aşmak zor

Varmak güç

Ama bir nazar boncuğu

Bir yanaktan öpüş

Saçları savrulur

Havası gelir

Tıp tıp teri

Alnına serilir

Süzülür

Gezinir

Bana kendimi sorgulatır...

Mühim değil

Yandan tebessüm, 

Yeter ki gülsün. 



27 Temmuz 2020 Pazartesi

Peynir Ekmek

Ölümlüyüz ya
Ondan yazıyorum
Yoksa yazmazdım değil mi?
Aramazdım bulacaklarımı bile bile
Hiç sevmedim senle hiç konuşamamayı
Ölmüşüz gibi
Özlem'in annesi gitti.
Kendi de sessiz, tatsız, kokusuz
Bu kadar selamsız sabahsızlığa
Öfkeye, harbe, kine
Bu kadar ümitsizliğe, beceriksizliğe
Tutmalara, germelere, kasmalara
Taşlamalara, yermelere
Birbirini yemelere ne gerek vardı!
Tozuz toz
Kimsenin kozu kimseyi sermiyor yere
Zamansız zamanlamalarımız birbirine uymadı diye
Aynı rengi görmedik diye
Aynı anda sevmedik diye
Kavgalara tutuştuk
Zevklerimizin tartışılmaz olduğunu unuttuk
Canımdan cansınız hepiniz
"parçalandım ve her bir parçamı ayrı yere bıraktım" çünkü ben
Camdan kalbim murano artık
Hem taş gibi hem berrak
Hem de dolu
Aşık oldum
Yanıldım
Sevdim darıldım
Dediler kodular
Hüzne karıldım
Helva helva tatlandım, damakta dağıldım
Ezildikçe lezzetlendim
Kadın oldum heveslendim
Bildim, öğütlendim
Hepsini sildim, yiğitlendim
Gaza geldim efelendim
Tüm mertlikler erkeğe atfoldu
Suç işlese affoldu
Sinirlendim
Penis kıskançlığı dediler
İyice ateşlendim
Paşalar hakanlar hanımları tüketti
Deli divanlar kurdular
Kadın peşi sıra sürüklendi
Halvete seçilen sevindirik oldu
Temiz bir tükürerek bu işin içine,
Kadın hatırladı kendini
Kendine geldi
Hatırladım,
Hatırlatayım.

Buz

Bütün İstanbul biliyor ama iş arkadaşlarım bilmiyor, dedi
Yalan üstüne yalan
Leoparı tanıyamadı
Pars da puma da jaguar da panter de geldi, o görmedi
Bu beşi bir arada'yı anlayamadı
Sandı ki düğündeyiz, nikahta mıyız ne evet'i aslı!ları bilmiyordu
Yaşı küçüktü(!)
Rolünün de hakkını veremedi
Çok yakışıklıyım değil mi?
Deli mi ne!
Yoo, hiç de değil
Ben seni sevdiğimden güzelleştin
Esasın çirkindi, eninde sonunda gördüm gözümün önünde
Ben de bastım hayal meyal bir kadınla
Yer duvar salça
Kadın öldü, zavallı kaçmağa kalktı, yakalandı
Güçlü bir genç kadın zamanı durdurdu
İhtiyar bir balerin havada asılı kaldı, splitte
Dur, dedi, ben sana yemek masası ve sandalyelerini getireyim, lazımdır
Genç kadın bir daha şıklattı parmağını
Dedim balerine evimde bir dans etseniz de arınsa havası
Erkek partneriyle süzüldüler
İçime su serpildi
Geçmiş geçmişte kaldı
Aşıktım'lara yeniden aşık olmak zorlaştıkça zorlaştı
Bir açtım gözümü
İçimde Arya öfkesi
Rutubetli evlerde çürüyor nasılsa diye dindirdim
Kocaman küp buz, yarım litre su
Serinledim.
Zaten,
yeniden sevememiştim.


11 Temmuz 2020 Cumartesi

Kayseri Mantısı

Bir İstiklal yürüyüşü
Bir Sarıyer martısı
Bir Türk kahvesi
Belki bir sıcak ekmek somunu
Bir rüya hatrınaydı
Sana dönüşüm
Kendime soruşum
Aman diyişim
Kendi sözümü yiyişim
Korkmayışım
Atlayışım
Bir avuç ince kumun
Ayaklarımın altında çakılların
Kıyıyı çatlatan dalgaların
Sıcacık güneşin
İronik ayın
Tüm retroların ve
Ya tutarsa'ların
Kendine şans vermeye inanmanın hatrınaydı
Dört yılın dile kolaylığının
Bir kurşun ağırlığında beklemişliğin
Bir kuşun kanadındaki sevdanın
Hadsiz tırtılın kanatlanışının hatrınaydı yahut..
Adsız ozanların ağıtlarında senin
Adını duymanın köprülü türkülerde
Öyle dramatik travmatik ölümler kalımlar içinden
Yılların içinden sıyrılıp
Sessiz sakin kolayca çıkıp gelmenin hatrınaydı bir bayram arefesinde
Gecenin üçünde tanrı misafiri kılığında.
Sana yazdığım her satır, seni yüceltmek değil
Bilakis seni yermek, seni yerden yere sermek içindi
Söylediğim her şarkının nağmesi, ezgisi, dizesi
Kendimi aşka hala inandırmak hatrınaydı
Malum yaş alan gönlüm neler görmüştü
Yaş alırken su basmıştı boğulayazmıştı da
Neyse ki vazgeçmeyi de acılarıyla birlikte unutmuştu
Hani bütün gece beklemiş bir demlik çayın tortusu nasıl bir halka iz yaparsa karafta
Ben de öyle belirgin bir arafın hizasında
Buyur ettim seni
Pişman olmam.
Ya biliyordum derim
Ya da sürpriz olur sevinçlerim.


14 Mayıs 2020 Perşembe

Yumurta

Ne terazi, ne baskül, ne denge kaldı
Ben hep olmayacak dualara Amin dedim zaten
Üzerine düşündüklerim de beni beklemekten yoruldu
Hangimiz ağır basar, hangimiz daha patron
Dominantlık oyununda domine taşları
Düşen düşürür, düşürülen de
Göremedik
Her birimiz travmalı, defolu, arızalı
Tamir hep mümkün değil
Bir sigara kağıdından, bir ince belli çaydan
Bir mutfak eşiğinde, bir park halinde
Bir sahilde bile patlayabilen volkan
Püskürmeye başladı mı insan
Yirmi dört saat sürer mi sürer
ama iki ay çok üç ay çok aylar çok
Bir yerde kurusun lav
Çünkü bereketli topraksa alüvyon
İşte dedim
İlan ettim.
A lüv yon.



13 Mayıs 2020 Çarşamba

Cinnamon

Keep it short and simple : KISS
Keep it long and lasting: KILL

So, don't just kiss
Let your kiss be killing
the tickling wings of each butterfly
in my stomach
the shaking on my weak knees
the pumping heart under my chest.

Arms around belly
Tongues sweet talkie
Lips the remedy
Where's thee highness?





Mantar Sote

Gözümden kaçmış gözün ilkinde
ikincide göz göze diz dize gelmiş
Sonra gözüme soğan kaçmış dişe diş
Gözden ıraklaşmış, gözlerim aramış
Gözden kaybolmuş aşk, göze gelmiş.

4 Mayıs 2020 Pazartesi

taze nane ve limon dilimli su

Bembeyaz tutmak yaşanmamışlık olacağından, tabula rasama
renk renk irili ufaklı boyalar sıçrattım fırçalarımdan
Bunu ben de yaparım diyen herkesin yalancı çıkacağı türden
imkansız bir bana özgülükle, defalarca açtırdım orkidemi
Belirsiz aralıklarla besledim kendimi, herkesten de bir şeyler öğrendim
Öğretmen olmaktan asla vazgeçmedim
Hem her şey hem hiçbir şey olduğumuzun daima ayırdında
Biraz ayurveda biraz abur cubur birazdan da elveda sonra merhaba
Sonsuz daireler içinde yuvarlanırken buldum kendimi
Her bir çember yeni yollara yeni benlere yeni tenlere çıktı
Kendi derimden bilmem kaç kez sıyrıldım da değiştirdim, değiştim
Şimdi geçmişim bana nasıl olduğumu  sorduğunda
Ben o değilim demek bile gelmedi içimden
Tüm hikayeyi baştan anlatmak olacaktı ve yorulacaktım
O kadar vaktim yoktu, aynı sayfada olan biri denk gelene dek susacaktım
Sonra belki susayacaktım, beklemekten yorulacaktım
Hadi anlatıvereyim nolacak deyip merakıma iştahıma yenik düşecektim
Ve yine yeni bir hayal kırıklığına yelken açacak, hüsrana erecektim...
Halbuki sorsan hepsini ezbere bilirdim
Anasının onda görmediğini görürdüm,
kulaklarımın daha önce işitmediklerini de bu bilgi görgünün
işveli bir hediyesi(!) olarak işitirdim ki düşlerimden aşağıya düşeyim
Ayaklarım yere bassın, kendime geleyim, silkeleneyim...
Sonsuz eksenlerde yuvarlanıp giderken olmasını beklediğim mucizelere
Artık ne bir drama queen ne de hayalperest bir romantiğim
Otuzu aşmış, dokuzu geçmiş, soyunu sopunu aşmış, unu elemiş eleği asmış
Kılı kırktan fazla yarmış, keçiyi kaçırmış, yolları aşındırmış, kendine varmış bir kere
Kendine küsle barışır mı?
Yahut kendine düşküne şaşırır mı?
Tanımadığına kuş gibi taşınır  mı?
Ümidini yutkunamaz, yine de kapıyı aralık bırakır mı bırakır.
Mı?

28 Nisan 2020 Salı

Nane Limon

I wish songs made some sense
Even so some pain

No feeling
No trembling
No fucking butterfly in my tummy
Hold me mommy

I'm not feeling
No relying
No willing to get used to another
Man of faking honor

I'm truly mine,
On the wrong time.

25 Nisan 2020 Cumartesi

Tarhana Çorbası II

Yılın en parlak günü
Bereketli, sağlıklı, neşeli, her anı kıymetli
Bir piyano ve tuşları esrarengiz uyumla dalgalanır
Gökyüzü, yedi ceddin sarılır, sarmalanır
Bir esinti, öper dudağının ucuyla yüzünü
Güneşin parmak uçları değdi mi, titretir
Sessizlik, kiminin içindeki yemini salıverir
Bir diken yaprak düşer daldan
Al kokla
Bir yıldız kayar gündüz semada
Görme de şaşma da
Bir kuş tüyü, bir ipek böceği dut yaprağında
Komşu balkonda, hasır örmede
Duvarlar boydan boya makrome
Çiçekleri beyaz, gelin-vulva-orkide
Yeşil ama fil kulağı, paşa kılıcı, kurdele
Bir nefes bin hayat
Kadere kederlenme, her şey hayrına
Tut bir dilek, yaz bembeyaz parşömene
Katla koy iki göğsünün ortasında bir yere
Ada çayı koksun, sandal ağacı
Süt kaynat bir taşımlık, süt koksun
Süt danası burnunu yalasın
Mavi kuş yumurtaları çatlasın
Buda solanları, budan
Kabul olanları, arın, boylan
Çocuklar gülsün, sen demlen
Hopla, zıpla, alevlen, yan, dinlen
Toprak alsın kederi, eritsin, sen yola meylen
Dursa da bedenin olduğu yerde
Ruhun bir gezip gelsin, düşle
Bir mum yak, üçün, yedinin, dokuzun hatırı kalır
Doldur kırıkları çatlakları altın lakeyle
Bak, gör, değerin nasıl katlanır
Bir kırmızı ip bağla parmağına
Eşin olan dişin olan ucuna bağlanır
Şarkı söyle, ama öyle böyle değil, kalbin dilinin ucunda
Dansına gelince, aklı çıkar baştan, yoksa ağırlaşır
Gözlerine bak doğrudan, uzun uzun
Telaşa kapılmadan, aceleye getirmeden
Göz, dilden fazlasını anlatır
Elini koy göğsüne, duy, içindeki nasıl heyecanlıdır
Durmaz, durur mu, hoplar durur yerinde
Karnın da titrerse ara ara, bil yaşıyorsun
İyi yaşıyorsun, hücrelere kodlanır
Seni toprağa, zeytinlere, nesillere hatırlatır
Güzelliğini akıllar almaz, almaya kalksa sığmaz
Sen var ol, denizler bilsin
Bulutlar seni yağsın, tüm eşraf seni solusun
Yavru kedi, salyangoz seni içsin
Yer de sen ol, gök de, su da sen ol, kor da.
Ana da sen, baba da
Toy da sen ol, bilge de
Ak, er geç varırsın nasılsa
Gideceğin yerlere.



21 Nisan 2020 Salı

Yulaf

Belki de yazmalıyım.
Belki de yazı insanlığı iyileştirir, sözcükler hastalıklara sebebiyet verdiği gibi
antivenom olup "I've never known where I fit" cümlesinin sıhhatine kavuştuğu bir nötre ulaştırabilir.
Aslında affetmedim.
Aidiyetten bahsediyorduk, hıh şaşırdım.
Ben TEK BİR/BİR TEK köke, şehre, ülkeye, gruba, yöreye, kitleye, yere, yola, göğe, bir kimseye, gene, söze, dile, dine, kuruma kuru kuruya ait hissedemiyorken tutmuş benim ol diyor ses.
Ben benim bile değilim.
Kimseninim.
Bul bunun içindeki seninim'i al senin olsun.
Senin kiminim?
Bak gördün mü, değilim işte.
Gel havadan sudan topraktan ateşten yaradılışdan söz edelim.
Ya da söz etmeyelim.
Tamam, söz, etmeyelim.
Yemiyelim birbirimizi sonra.
İtişip kakışmayalım.
Soyunup dökünelim.
Sevişip sarışalım.
Doyurup yatışalım.
Sonra...
Sonrası iyilik güzellik demiş Süreya.

Kombucha ve Koko

Çok geldin
Mide bulandı
Karın kırampı
Kalp sıpazmı
Hayallerimin
Donald Trump'ı

Tarhana Çorbası

Görelilik Yasası
Vermeyenin karası
Verenin tasası
Düğün isteyenin
Başına darısı
Bunlar neyin savaşı
Açık dilek kapısı
Dolunay yarası
Retro müptelası
Kimine sarısı
Kimin yavruağzı
Kiminin dili simsiyah
Kalbi kıpkırmızı
Şifası kendinden
Aşk çık yörüngemden
Acısı ateş
Pahası nefes
Dahası kafes
Geçmem kendimden

Bir kekiğine bin yayla
Bir sözüne bin göz
Bir gülüşe bin tövbe
Yakarım, akıl kör.

5 Mart 2020 Perşembe

Ballı Ekmek

Bir kalpte bir aşk olur denir ya
Peki kırık bir kalpte
Her bir kırık parça kadar mı aşk olur
Yoksa kırıklar kalbe batar
Kan kaybı aşk kaybına mı mal olur?

2 Mart 2020 Pazartesi

Kereviz Sapı

Il est mort et j'suis désolé.

Ulay is gone into the eternity and now Marina expresses her sorrow with the words "my friend".

Saçların siyah şimdi, gençsin
Etin sıkı, derin sabit, gözlerin henüz düşmedi
Diri, canlı, koyu ve tazesin hala
Ah zaman...
"Ben ölsem" derdim hep sana
"Ölsek birimiz..." 
Mumların ışığında, kadife perde önünde
Aynadan yansıyan sesimle dans ettiğin gece
Güya veda 
Sen benim adımlarımın ardında
Ben senin
Her paydos ardında
Ah Aspendos
On yıl geçti
Aşk kaldı

Hepsini sevdim
Seni bir başka
Hep sana söyledim
Senin dansın bana
İnat var, yok keşke
Şaman bir semah
Budist müslüman
Dinim Aşk

Ömür boyu dans etsin ruhlarımız
Antik kentlerde yankılansın şarkılarımız
Bizim ömrümüz yetmez, akıllanmazsak olur ya
Zamanın ömrü kadar
Bayram etsin, doysun aşka canımız
Birbirinin kucağında
Burun buruna
Alın alına
Kalp kalbe karşı 

İtiş kakış
Kavga dövüş
Geliş gidiş
Dönüş duruş
Savaş seviş
Zıkkımın kökü
Elinin körü
Değiş tokuş
Başkalaş
Yeniden tokalaş
Dün gün oldu, gün seneye
Ömür yol oldu, yol yine sana... 

Ulay öldü
Aşk kaldı.
Olan Marina'ya oldu.



1:10-2:20
Mike 

16 Şubat 2020 Pazar

Çürük Kombucha

Neden sonra fark ettim ki kariyerimi üzerine inşa ettiğim alfabeli, sözcüklü, sözlüklü dil, kendimi ifadeye yetmiyor, ihtiyacımı tam karşılamıyordu. Sezgimle, güdümle -insan da hayvan-, her türlü dürtümle, kadim ve genetik kodlarımın yansımalarıyla içerden patlamalı doluluğumu yalnızca yazmak da soğutmuyordu. Bana başka bir dil lazımdı. Zihnimdeki sicmik ve ritmik kompleks yapının hereketli, canlı, gerçek, organik, (genuine) orijinal, özgün, akışkan ve hiç bitmeyecek bir başka dile ihtiyacı vardı. Tüm bilgileri hafızasında taşıyan, hem arkeik hem de dönüşebilen tek gerçek anı depom ve ruh evim olan bedenimle etkileşebilecek, tüm duyuları ve katmanlı zihni fiziksel, kimyasal olduğu kadar duygusal ve ruhsal -hem bilimsel hem de mistik- olarak kapsayacak yeni bir dil.

Oysa performans sanatı ben doğmadan doğmuştu bile. Erişmem zaman aldı.

Göstergebilim, deyişbilim, performans sanatı dizilimi ne tesadüftü.

Şimdi bana bedenim, bir mesele, bir mekan, bir zaman dilimi ve izleyici lazımdı. Bir de boşluklar bıraktım mı tamamdı. Gerisi, olacaklardı, her ne olacaksa...

Deney.

Bedenimi değilse de duygularımı ve ruhumu denedim, zorladım ben hep.

Coğrafyam ve cinsiyetimin kader çizgimi bold yapmasına naif ve nazik başkaldırılarla doluydu aksiyonlarım.

Sürdürebiliyorken neden buradan bir seri çıkmasındı?

Mihri Hatun'un gazeli gibi içimde birikeni atayım...
"Bed-dua etmezem amma ki Huda'dan dilerim
Bir senin gibi cefakara hevadar olasın"

Bir de "hem dertsizliğin hem mutsuzluğun dolaştığı kış gecesi soba kokulu sokakları" daha umut vaad etsin.





Tuza banıldığı sanılmış ekmek

Adil dövüşmeyenle savaşmak Ona beyaz bayrak sallamak Teslim olmak mı? Yapamam. Kılıcımı daha sağlam tutmak için Bir göğsümü feda etmem gerek...