Evden çıkarken dolapta et mi tavuk mu -donduğundan- ayırt edemediğim bir kase yemek vardı
Aldım indim aşağı bahçenin dışına, duvarın kenarına yerleştirdim sokaktaki kediler köpekler için
Gideceğim yere giderken bir güzel koku
Allahım bazı kokular burnumun içinde genzimin gerisinde niçin kalmıyordu
Biraz daha uzun hissedebilmek için kokusunu hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladım ama
Böyle de tüketiverdim kokuyu sanırım
Hep böyle oluyordu, bir akşam sefasını, hanımelini, yasemini, bir de dedemle pazardan aldığımız vanilyalı gofretin kokusunu tutabilmek isterdim
Düşünmeden ve aslında düşüncesizce hızlıca solumaya başlıyorum
ve bu iştahımla kokuyu, anıyı, hissi sanki daha hızlı kaybediyorum
Aaa ayağımın etrafında gezinen bu sarı beyaz pofidik kedi hangi evden kaçtı acaba
Epey de kirli, ama pek mırnav bir şey bu
Kucakladım, yün hırkam ve kucağımda ısındı herhalde, hiç mızıkçılık yapmadı
Bir elin parmaklarından fazla sokak geçtik beraber
Evin önüne gelince yemek kabının önünde indirdim onu yere
Miyav miyav konuştuk biraz sonra o yemeğe ben eve
Kendime de yemek yaptım, yedim, kuzenim tatlı getirdi
Kakao almak için onunla çıktım evden
Apartmanın önünde kim bekliyordu beni dersiniz?
Bahçeye girmiş de kapıda beni bekliyormuş!
Dolandı ayaklarıma, diz çöktüm dizlerime tırmandı
Konuştuk biraz daha birlikte markete gittik
Market çıkışında bir arkadaş buldu ve ben eve yalnız geldim.
Şimdi aşağı inip bakmak istiyorum ama cesaretim yok
Aşağıda değildir artık değil mi?
Zaten ağzı da et kokuyordu!
26 Aralık 2018 Çarşamba
24 Aralık 2018 Pazartesi
Kakaolu Hindistan Cevizli Yulaf Ezmeli Haşlanmış Hurma Tatlısı
Long walks
Mountain silhouttes
Breeze shivering palm trees
Sun rays just like the rays underwater electrifying
Steps
Short frequent steps
and clouds covering mountain tops
Fishing men fishing women fishing people
Never fishing people again
Wanna fish fishes
Sand, and pebbles
Kids chuckling and giggling
Women having picnic
Dust on the seaside
Shimmering waves, so shimmering, glittering, shining
Breathing soft, slow, calm and fulfilling
Remembering the past
Dreaming the future
Living the moment
Having it to the deep and to the top
And into all my veins
Miraculous
I love it
Bird
Birds
Dogs
Cats around
And turtles
Fallen leaves
It's the end of autumn
Winter's here
December ends
Chrismas bell ringing
And a new year is coming
Soon.
Mountain silhouttes
Breeze shivering palm trees
Sun rays just like the rays underwater electrifying
Steps
Short frequent steps
and clouds covering mountain tops
Fishing men fishing women fishing people
Never fishing people again
Wanna fish fishes
Sand, and pebbles
Kids chuckling and giggling
Women having picnic
Dust on the seaside
Shimmering waves, so shimmering, glittering, shining
Breathing soft, slow, calm and fulfilling
Remembering the past
Dreaming the future
Living the moment
Having it to the deep and to the top
And into all my veins
Miraculous
I love it
Bird
Birds
Dogs
Cats around
And turtles
Fallen leaves
It's the end of autumn
Winter's here
December ends
Chrismas bell ringing
And a new year is coming
Soon.
22 Aralık 2018 Cumartesi
Mozaik Pasta Sevenler Derneği Üyesi
İstanbul'a ilk gittiğimde Creme Brulee yiyebilmek için uzun antrenmanlar yapardım
Üzerinde esmer şeker ateşle karamelize edilmiş o toprak kaselerde servis edilen 200küsur kalorilik tatlı
Ah öyle tat alıyordum hayattan
Bir de saçlarımı ördürmekten keyif alıyordum
Sıçan deliği diye tarif ettiğim dairemi şimdi nasıl da özlüyorum ve rüyamda geri dönmeye söz veriyorum
Meğer orada çok şeyim kalmış, anılarım, eşyalarım, geçmişe ait sesim, tenimi nefesim...
Ne çok toksik yaşanmışlık...aslında...
SÜrekli detoks yapmam bundandı belki de
ve ben deliceisne bundan besleniyordum
Kayboluyor, yenileniyor, unutuluyor ve ilerliyor, bir sonraki episoda geçilebiliyordu
İsimleri koluma dövdürmedim ama unutmadım da
Yer isimleri, kitap, film, cadde, sokak, bar, pet ve insan isimleri...
Sanatçılar...
Gezginler...
Çok tanıştım.
Kadın erkek...
Tarçınlı havuçlu kek, brownili fransız çikolata, yağmur, çamurlu kar, ikea yıldızlı led ışıklar...
Yeni birini tanımadığım günü yaşanmış saymayan ben,
Şimdi denize yakın, insana uzağım.
Yaklaştıkça güvenim kayboluyor ve güvenmeye ihtiyaç duyuyorum şu sıralar
Güvenmeme gerek olmadan, tekrar incinmeden devam edebilmem için bekliyorum
Aslında umrumda değil
İşte hiçbir şey hissetmeme hastalığına yakalanmış olabilirim
Sinir uçlarım uyuşmuş olabilir
Parmaklarıma değdiğinde biri anlamam gerek ama ya dokunan ya dokunma biçimi doğru değil ya da bende yolunda gitmeyen bir şeyler var, ya da, ya da içimde olduğundan haberim olmadığı halde acıyan yerlerimin bile bitmesinden bu duymazlık.
Ya da sevemiyor muyum acaba artık?!
Bu çok fena olur!
Buna inanmak istemiyorum.
İnsan sevemezse...
Yok düşünmeyeceğim.
Belki de sadece uykum gelmiş, yorulmuşumdur.
Taş taşımışımdır!
Yolu yarılamış ve kazanacağımı sandıklarım yüzünden sahip olduklarımla sahip olabileceğim ömür parçasının bir kısmını kaybetmiş olabileceğim distopik düşüncesine kapılmışımdır bilinçli bilinçsiz.
Belki de nasıl olsun ağzımızın tadı yerinde olsun yeter diyebilmek için yirmi hurma haşlayıp, bu kadar tatlılık çok biraz da gerçek olsun acısın diyerek kakaoyla yoğurmuş, yumuşatıp kabul etmek için de hindistan ceviziyle karmışımdır.
Creme Brulee başka bir şey hurma hamuru başka.
İkisi de o değil.
Üzerinde esmer şeker ateşle karamelize edilmiş o toprak kaselerde servis edilen 200küsur kalorilik tatlı
Ah öyle tat alıyordum hayattan
Bir de saçlarımı ördürmekten keyif alıyordum
Sıçan deliği diye tarif ettiğim dairemi şimdi nasıl da özlüyorum ve rüyamda geri dönmeye söz veriyorum
Meğer orada çok şeyim kalmış, anılarım, eşyalarım, geçmişe ait sesim, tenimi nefesim...
Ne çok toksik yaşanmışlık...aslında...
SÜrekli detoks yapmam bundandı belki de
ve ben deliceisne bundan besleniyordum
Kayboluyor, yenileniyor, unutuluyor ve ilerliyor, bir sonraki episoda geçilebiliyordu
İsimleri koluma dövdürmedim ama unutmadım da
Yer isimleri, kitap, film, cadde, sokak, bar, pet ve insan isimleri...
Sanatçılar...
Gezginler...
Çok tanıştım.
Kadın erkek...
Tarçınlı havuçlu kek, brownili fransız çikolata, yağmur, çamurlu kar, ikea yıldızlı led ışıklar...
Yeni birini tanımadığım günü yaşanmış saymayan ben,
Şimdi denize yakın, insana uzağım.
Yaklaştıkça güvenim kayboluyor ve güvenmeye ihtiyaç duyuyorum şu sıralar
Güvenmeme gerek olmadan, tekrar incinmeden devam edebilmem için bekliyorum
Aslında umrumda değil
İşte hiçbir şey hissetmeme hastalığına yakalanmış olabilirim
Sinir uçlarım uyuşmuş olabilir
Parmaklarıma değdiğinde biri anlamam gerek ama ya dokunan ya dokunma biçimi doğru değil ya da bende yolunda gitmeyen bir şeyler var, ya da, ya da içimde olduğundan haberim olmadığı halde acıyan yerlerimin bile bitmesinden bu duymazlık.
Ya da sevemiyor muyum acaba artık?!
Bu çok fena olur!
Buna inanmak istemiyorum.
İnsan sevemezse...
Yok düşünmeyeceğim.
Belki de sadece uykum gelmiş, yorulmuşumdur.
Taş taşımışımdır!
Yolu yarılamış ve kazanacağımı sandıklarım yüzünden sahip olduklarımla sahip olabileceğim ömür parçasının bir kısmını kaybetmiş olabileceğim distopik düşüncesine kapılmışımdır bilinçli bilinçsiz.
Belki de nasıl olsun ağzımızın tadı yerinde olsun yeter diyebilmek için yirmi hurma haşlayıp, bu kadar tatlılık çok biraz da gerçek olsun acısın diyerek kakaoyla yoğurmuş, yumuşatıp kabul etmek için de hindistan ceviziyle karmışımdır.
Creme Brulee başka bir şey hurma hamuru başka.
İkisi de o değil.
15 Aralık 2018 Cumartesi
Gün kurusu
Something's got a hold on me yeah!
Şimdi Etta James söylerken bunu ben nasıl inkar edeyim aşkı
da çok da inanasım yok şu ara
Sonra kara oğlana dediğim geldi aklıma o gün batımında
"Aşk benim, istediğimi sevebilirim,
Ben zaten akan, çağlayan şelale gibi aşkın kaynağıyım
Kime bir tas, bir yudum sunayım diye bakıyorum
Değecek ve müteşekkir alabilecek yürek olsun yeter!"
İster istemez anamın nenemin anaların nenelerin çektikleri geliyor aklıma
Kanırttığımın "This is a man's world" dünyasında
Sonra anlıyorum Nina Simone neden siyah ırkın savunucusu
bir de kadın lideri oldu elinde olmadan, ister istemez, düşünmeden
O şanlı, şöhretli sevilirken ölen kadın, konserleri sonrası nasıl öfke nöbetlerinde...
Kadını anlayamazsınız ki uğraşmayın da biz sizi anlıyor muyuz sanki?!
Anladığım şey anlayış!
Anlamasa bile nezaketen geri çekiliş!
Yok, yapamıyorsa yok oluş!
Al Green de soruyor bilmeden şimdi
"How can you mend a broken heart?"
Yok yolu.
Kıymeti de yok.
Bi kalp bende mi?
Öyle diyen de yok.
Kırıla yapıla bir kuşa benzedi zaten.
Bir kuş benim kalbim.
Öyle bir kuş ki
Nilgün Marmara'nın sevdiğinin yoluna koyduktan sonra intihar ettiğinden.
Sevgi Soysal'ın "porselen dükkanına filler girdi" dediğinden.
Yine şükür,
İnancım var.
Şimdi Etta James söylerken bunu ben nasıl inkar edeyim aşkı
da çok da inanasım yok şu ara
Sonra kara oğlana dediğim geldi aklıma o gün batımında
"Aşk benim, istediğimi sevebilirim,
Ben zaten akan, çağlayan şelale gibi aşkın kaynağıyım
Kime bir tas, bir yudum sunayım diye bakıyorum
Değecek ve müteşekkir alabilecek yürek olsun yeter!"
İster istemez anamın nenemin anaların nenelerin çektikleri geliyor aklıma
Kanırttığımın "This is a man's world" dünyasında
Sonra anlıyorum Nina Simone neden siyah ırkın savunucusu
bir de kadın lideri oldu elinde olmadan, ister istemez, düşünmeden
O şanlı, şöhretli sevilirken ölen kadın, konserleri sonrası nasıl öfke nöbetlerinde...
Kadını anlayamazsınız ki uğraşmayın da biz sizi anlıyor muyuz sanki?!
Anladığım şey anlayış!
Anlamasa bile nezaketen geri çekiliş!
Yok, yapamıyorsa yok oluş!
Al Green de soruyor bilmeden şimdi
"How can you mend a broken heart?"
Yok yolu.
Kıymeti de yok.
Bi kalp bende mi?
Öyle diyen de yok.
Kırıla yapıla bir kuşa benzedi zaten.
Bir kuş benim kalbim.
Öyle bir kuş ki
Nilgün Marmara'nın sevdiğinin yoluna koyduktan sonra intihar ettiğinden.
Sevgi Soysal'ın "porselen dükkanına filler girdi" dediğinden.
Yine şükür,
İnancım var.
14 Aralık 2018 Cuma
Pembe Çekirdeksiz Üzüm ve Glicine
"Ada vapuru yandan çarklı
Bayraklar donanmış caf caflı
Simitçi, kahveci, gazozcu
Şinanay da yavrum şina şinanay
Şinay da şinanay hopa şinanay"
diye yuvarlanıp giderken vapur Ada'ya yanaştı
İndik apar topar, bir yandan da acele yok
Sakin, minimal adımlarla gezmeye başladık sokaklarını
Herkes elinden geldiğince yerleşti
Bavulunu boşaltıp soyunup dökündü
Bir ılık duş, bir dilim limonlu kek
Bir şey eksikti, bir şey eksikti
"Evreka!" dedi.
Öyle gökten elma filan düşmedi
Hamam tası yüzmedi
Olanı hatırladı,
Şu an olmadığını hatırladı
Önceden olup da şimdi olmayanı
Oldurmak istedi.
Bir şaşkın gülüş kondurdu dudağının kenarına
Başladı mırıldanmaya
"Heaven, I'm in heaven
Bayraklar donanmış caf caflı
Simitçi, kahveci, gazozcu
Şinanay da yavrum şina şinanay
Şinay da şinanay hopa şinanay"
diye yuvarlanıp giderken vapur Ada'ya yanaştı
İndik apar topar, bir yandan da acele yok
Sakin, minimal adımlarla gezmeye başladık sokaklarını
Herkes elinden geldiğince yerleşti
Bavulunu boşaltıp soyunup dökündü
Bir ılık duş, bir dilim limonlu kek
Bir şey eksikti, bir şey eksikti
"Evreka!" dedi.
Öyle gökten elma filan düşmedi
Hamam tası yüzmedi
Olanı hatırladı,
Şu an olmadığını hatırladı
Önceden olup da şimdi olmayanı
Oldurmak istedi.
Bir şaşkın gülüş kondurdu dudağının kenarına
Başladı mırıldanmaya
"Heaven, I'm in heaven
And the cares that hung around me
through the week
Seem to vanish like a gambler's
lucky streak
When we're out together dancing
cheek to cheek"
Müzik eksikti!
***
Caz!
Ella Fitzgerald, Sarah Vaughan, Duke Ellington
Nina Simone, Louis Armstrong
Etta James, Ray Charles, Miles Davis
Diana Krall, Frank Sinatra, Count Basie
Billie Holiday, Charlie Parker ve Chet Baker...
"Cheek to Cheek" ("Yanak Yanağa" diye çevirmekte bir mahsur görmüyorum) inanılmaz neşeli, hareketli ve sevgi dolu bir şarkı! 1935'te Top Hat filmi için Irving Berlin yazmış ve Fred Astaire ile Ginger Rogers okumuşlar. Aynı yıl, yılın şarkısı seçilmiş! Birçok caz artist albümlerinde bu parçaya yer vermiş, ancak en popüleri 1956 yılında Ella Fitzgerald ve Louis Armstrong tarafından seslendirilmiş olan versiyonu gibi görünüyor. 2014'te Andrea Bennett ve Lady Gaga da düet yapmışlar ve nefis bir versiyon daha sunmuşlar bize.
Cazın doğduğu toprakları ve çevreleri hatırlarsak şimdi konumlanmış olduğu yerin, baştakinden ne denli farklı olduğunu görürüz. 20. yy.'ın başlarında New Orleans'taki Afro-Amerikalı toplulukların Blues ve Ragtime'dan Caz'ı türettiğini söylemek mümkün. Bando enstrümanlarıyla ve doğaçlamalarla harmanlanmış çok sesli ve çok ritimli bir müzik olan Caz, Amerika'nın klasik müziği sayılıyor ve artık günümüzde geleneksel ve yerel tonlardan arınmış biçimde karşımıza belli bir kesime hitap eden elit bir müzik türü olarak çıkıyor (ki Caz müzisyenlerinin de dinleyenlerinin de şıklığına dahi pek dikkat ettiği gözden kaçmıyor).
Elbette savaş sonrası Caz birçok türe sahip oluyor, tabi her birini ve aslında özünde Caz'ı bile tanımlamak pek kolay olmadığından Caz müzisyenleri buna pek yanaşmıyor, fakat önde gelen isimlerden olan Duke Ellington "It's all music." ("Hepsi müzik.") diyerek bu tartışmaya sade ve tatlı (limonlu kek gibi) bir açıklama getirmiş oluyor.
Bestenin sözlerine dönecek olursak Irving, dağa tırmanmak, balığa çıkmak gibi zevklerinin de ötesindeki o büyük mutluluğunun sevdiğiyle yanak yanağa dans etmek olduğunu boşuna yazmamış sanıyorum.
Ya benim tutkularımın ötesindeki mutluluğum ne acaba?
***
diye düşündü, karşıdaki bağdan birkaç salkım üzüm kopardı, Ada'daki evine geri döndü. Hava da hafif serinlemişti zaten, kargaların bile ağaçlara sığınmasından belliydi, yağmur yağacaktı. Yağmurda ne iyi giderdi Ella. Yaktı mumlarını, çekti bacaklarına battaniyesini, bir üzüm, bir yudum Glicine, bir üzüm, bir yudum Glicine, bir üzüm...
13 Aralık 2018 Perşembe
Kurutulmuş Cennet Elması
Bir içe dönme, bir anne karnına çekilme, öze sığınma, sessizliği, şöminede yanan ateşi ve piyano tuşlarından ardı ardına uçan notaları dinleme, ayakları ısıtma, ellerden kitapları düşürmeme, düşleme ve iç çekme dönemi. Uzun esler, yavaş nefesler, kısa pes'ler, Yanni'den "Nightingale" gibi güzel sesler...
Aman kafiyesine de başlarım'lı yükselmeler, Sinatra'lı ne de olsa "I did it my way"ler...
Louis Vuitton giyip, Loise Armstrong dinlemeyi hak ediyorum.
Dior'la boyanıp Ayı dansı yapmak, sıcak şarabımla Champs-Elysee'de kahkaha atmak gibi aslında küçük ama dolara euroya vurunca büyük hayallerim var işte.
Kilisede evlenmedim ama heveslendim, Maximillian -Elmas'ın kocası, Alisia'nın babası- yürüttü beni kırmızı halıda. Belki de kızını öyle göremez diye düşündü Max, kanserin bir türüyle savaşıyordu. Toz mavi bir blazer ceket giymiş, mavi camlı gözlükler takmıştı. Benden çok belki de Maria -annesi- sevinmişti. Maria, Sophia Loren gibi kadındı, 80 yaşında demezdiniz, demezsiniz.
Lina şiirler okudu, Tilbe şarkılar söyledi.
Hıristiyanlıkla suçlanacağım! aklıma gelmezdi! Din birçok suça sebep olabilirdi ama bir sanat eseri gibi yaşamak onlardan biri olamazdı. Ritüelleri paylaşmak nasıl bir kötülüğe yol açabilirdi ki?!
Amsterdam'da Marijuana içmedim, hap atmadım, kocamı Red Light caddesindeki vitrinlerden topladım diye mi suçluydum mesela. Oysa Utrecht'teki en yakın arkadaşım, ruh kardeşim Maria ve annesi Maria'yı ziyaret etmek, restoranta çevrilmiş eski bir katedralde beyaz bira içmek ve kartpostal yazmak kadar güzel ne yaşamıştık ki?
Venedik Karnavalı'nda, herkesin kostümlerle maskelerle gezdiği, konser ve müzik gruplarıyla dolu masal gibi sokakların içindeyken kim becerebilirdi mutsuz olmayı ve etmeyi?
Roma'da Aldo'yla buluştuk, kahve içtik birlikte. Dede olmuştu ve emekli. Çok sıkılmıştı ve üzgündü İstanbul'u bırakmak zorunda olduğu için. Düşündüm, babam da emekli oldu doğum gününde bu yıl. Aynı hafta, doğum gününden beş gün sonra o lanet terör olayında yaralandığının, üç arkadaşını kaybettiğinin yıl dönümüydü ve kızını evlendirdiği, evladı gibi kanatlarının altına aldığı, oğlu bildiği damadının iftira ve ihanetleriyle tansiyonu dalgalanıyordu. Hak etmedi! Etmedik! Etmedim!
Ne karın ağrısı bir yıl olagelmişti bu yıl! Lina'nın da annesi melek olmuştu, Angelina...
Neyse ki ben yüksek lisans tezimi yazdım ve sekiz sene sonunda artık mezun oldum, ve hatta tüplü dalıştaki ikinci yıldızımı da aldım. Adrasan'da akıntı dalışı ve mağara dalışları olmak üzere unutamayacağım kadar heyecanlı iki dalış bile yaptım ve toplamda aşağı yukarı 80 dalışım oldu. 100 olunca kutlamak gerekiyormuş!
Özge'yle 2016 yılbaşında Paris'e uçuşumuzu hatırlıyorum da dört saat rötarlı uçmuştuk ve otele vardığımızda yeni yılın 10 dakika içindeydik bile. Erotik shopların olduğu caddesi Piegel'in insan kaynıyordu. Asılmak, taciz yok! Herkes kendi kendine eğleniyor, içiyor, dans ediyor,şarkı söylüyor, bağırıyor, kahkaha atıyordu. Moulin Rouge nar içi elmas taneleri gibi parlıyordu! Uçakta bize fazladan ikram edilen La Duree makaronları ısırdık, yuttuk, uyuduk. Paris bize iyi geliyordu.
İşte ben müzelerini, sanat galerilerini, resim sergilerini, caz resitallerinin inlettiği Pantheon'ları, çimlerine uzanacağım şehir parklarını, göllerinde mağaralarında kano yapacağım sahil kentlerini adaları seviyorum.
Bunları sevmeyen insanları anlamıyorum, anlamıyorum diye değil, bunları sevdiğimi anlamadıkları için beni sevmeyenleri hayatımda istemiyorum.
Tante Rosa'yı anlayan bir genç! kadın olarak -ki sırt ağrıları bel cızlamaları başlamış ama yine de dinç kalmak için yogaya eğilmiş bir 30'luk kıtır çıtır olarak-, "bu modeller böyle" diyen dedemin ne demek istediğini artık daha net anlayan torunu olarak, eşek hoşaftan da hoş laftan da anlamazmış, bunu gören bilen bizzat tecrübe eden olarak ne diyebilirim ki.
Ben ki Kurtlarla Koşan Kadınlar'ı okumaya anlamaya çalışıyorum, elimden dilimden geldiğince yazmaya çalışıyorum, hiç adetim değildiyse de sarmalar sarıp dolmalar doldurduydum da yedirdiydim nankör ele, sakilik de ettim hancılık da kervanına, atılmış bırakılmış kadınlar dolu kervanına biraz kadın kıymet bilirliği getirdiydim de faidesi dokunmadı, anlaşılamadı, kadri bilinmedi, makus talihlerine benim talihimi katıp karıştırdı öyle olduklarının bile ayırdında olmayan biçare şeytanlar.
Annem saçlarımın son zamanlarda çok azaldığını söyledi. Ev Kalben'in şarkısındaki gibi "her yerde saçlar var" halinde, Allah kötü hastalıktan korusun. Ben oturur, o ayakta vaziyette, başımı karnına bastırdı okşadı, "sen doğarken yalnız sen ve ben vardık" dedi. Tırnağını, ellerini, damarlarını gösterip "sen benim buyumsun, buyum ve buyumsun; kimse benden daha çok üzülemez." dedi sessiz birkaç tek damla gözyaşıyla.
Düşündüm. Ben yağmurdan sonra salyangozları ezmeye korkarım, karıncalar yol yapınca basmaya korkarım, eve giren örümceği sağ salim dışarı yollarım; ama artık hakkımı yiyene kıyamadığım ve kırarsam diye hassas davrandığım vakitleri geride bıraktım. Ben de insanım!
Şimdi ben diyemiyorum limonlu keke, parlak ledlere, renklerin enerjisine inanıyorum diye. Nasıl diyim? Diyemiyorum ki spiritüellik 7/24 mutluluk demek değildir. Bunu bile diyemiyorum kırarım, yanlış anlaşılırım, yahut hiç anlaşılmam diye. Ama en çok korktuklarımı yazmam gerekirmiş. Yazıyorum ben de. Gerçi bir dilim limonlu kek hiç de fena olmazdı!
Bu yüzden ledlerle donattım odamı, yoga matımı serdim, okuma koltuğuma şal attım yanına okumakta olduğum kitapları dizdim sehpa üzerinde, açtım klimayı 28 dereceye, -ben zaten televizyon izlemem pek- yaktım vanilya aromalı mumu, örttüm ayak bileklerimi, oh mis gibi! Bir yudum tarçın çayı, bir sayfa Tante Rosa; bir yudum sade Türk kahvesi bir sayfa Lolita...
Montenegro'ya, Malta'ya uçak biletleri...
Bir sahne Avrupa Yakası...
Amatör denizcilik...
Bir tur koş...
100 ip...
Duş...
Aman kafiyesine de başlarım'lı yükselmeler, Sinatra'lı ne de olsa "I did it my way"ler...
Louis Vuitton giyip, Loise Armstrong dinlemeyi hak ediyorum.
Dior'la boyanıp Ayı dansı yapmak, sıcak şarabımla Champs-Elysee'de kahkaha atmak gibi aslında küçük ama dolara euroya vurunca büyük hayallerim var işte.
Kilisede evlenmedim ama heveslendim, Maximillian -Elmas'ın kocası, Alisia'nın babası- yürüttü beni kırmızı halıda. Belki de kızını öyle göremez diye düşündü Max, kanserin bir türüyle savaşıyordu. Toz mavi bir blazer ceket giymiş, mavi camlı gözlükler takmıştı. Benden çok belki de Maria -annesi- sevinmişti. Maria, Sophia Loren gibi kadındı, 80 yaşında demezdiniz, demezsiniz.
Lina şiirler okudu, Tilbe şarkılar söyledi.
Hıristiyanlıkla suçlanacağım! aklıma gelmezdi! Din birçok suça sebep olabilirdi ama bir sanat eseri gibi yaşamak onlardan biri olamazdı. Ritüelleri paylaşmak nasıl bir kötülüğe yol açabilirdi ki?!
Amsterdam'da Marijuana içmedim, hap atmadım, kocamı Red Light caddesindeki vitrinlerden topladım diye mi suçluydum mesela. Oysa Utrecht'teki en yakın arkadaşım, ruh kardeşim Maria ve annesi Maria'yı ziyaret etmek, restoranta çevrilmiş eski bir katedralde beyaz bira içmek ve kartpostal yazmak kadar güzel ne yaşamıştık ki?
Venedik Karnavalı'nda, herkesin kostümlerle maskelerle gezdiği, konser ve müzik gruplarıyla dolu masal gibi sokakların içindeyken kim becerebilirdi mutsuz olmayı ve etmeyi?
Roma'da Aldo'yla buluştuk, kahve içtik birlikte. Dede olmuştu ve emekli. Çok sıkılmıştı ve üzgündü İstanbul'u bırakmak zorunda olduğu için. Düşündüm, babam da emekli oldu doğum gününde bu yıl. Aynı hafta, doğum gününden beş gün sonra o lanet terör olayında yaralandığının, üç arkadaşını kaybettiğinin yıl dönümüydü ve kızını evlendirdiği, evladı gibi kanatlarının altına aldığı, oğlu bildiği damadının iftira ve ihanetleriyle tansiyonu dalgalanıyordu. Hak etmedi! Etmedik! Etmedim!
Ne karın ağrısı bir yıl olagelmişti bu yıl! Lina'nın da annesi melek olmuştu, Angelina...
Neyse ki ben yüksek lisans tezimi yazdım ve sekiz sene sonunda artık mezun oldum, ve hatta tüplü dalıştaki ikinci yıldızımı da aldım. Adrasan'da akıntı dalışı ve mağara dalışları olmak üzere unutamayacağım kadar heyecanlı iki dalış bile yaptım ve toplamda aşağı yukarı 80 dalışım oldu. 100 olunca kutlamak gerekiyormuş!
Özge'yle 2016 yılbaşında Paris'e uçuşumuzu hatırlıyorum da dört saat rötarlı uçmuştuk ve otele vardığımızda yeni yılın 10 dakika içindeydik bile. Erotik shopların olduğu caddesi Piegel'in insan kaynıyordu. Asılmak, taciz yok! Herkes kendi kendine eğleniyor, içiyor, dans ediyor,şarkı söylüyor, bağırıyor, kahkaha atıyordu. Moulin Rouge nar içi elmas taneleri gibi parlıyordu! Uçakta bize fazladan ikram edilen La Duree makaronları ısırdık, yuttuk, uyuduk. Paris bize iyi geliyordu.
İşte ben müzelerini, sanat galerilerini, resim sergilerini, caz resitallerinin inlettiği Pantheon'ları, çimlerine uzanacağım şehir parklarını, göllerinde mağaralarında kano yapacağım sahil kentlerini adaları seviyorum.
Bunları sevmeyen insanları anlamıyorum, anlamıyorum diye değil, bunları sevdiğimi anlamadıkları için beni sevmeyenleri hayatımda istemiyorum.
Tante Rosa'yı anlayan bir genç! kadın olarak -ki sırt ağrıları bel cızlamaları başlamış ama yine de dinç kalmak için yogaya eğilmiş bir 30'luk kıtır çıtır olarak-, "bu modeller böyle" diyen dedemin ne demek istediğini artık daha net anlayan torunu olarak, eşek hoşaftan da hoş laftan da anlamazmış, bunu gören bilen bizzat tecrübe eden olarak ne diyebilirim ki.
Ben ki Kurtlarla Koşan Kadınlar'ı okumaya anlamaya çalışıyorum, elimden dilimden geldiğince yazmaya çalışıyorum, hiç adetim değildiyse de sarmalar sarıp dolmalar doldurduydum da yedirdiydim nankör ele, sakilik de ettim hancılık da kervanına, atılmış bırakılmış kadınlar dolu kervanına biraz kadın kıymet bilirliği getirdiydim de faidesi dokunmadı, anlaşılamadı, kadri bilinmedi, makus talihlerine benim talihimi katıp karıştırdı öyle olduklarının bile ayırdında olmayan biçare şeytanlar.
Annem saçlarımın son zamanlarda çok azaldığını söyledi. Ev Kalben'in şarkısındaki gibi "her yerde saçlar var" halinde, Allah kötü hastalıktan korusun. Ben oturur, o ayakta vaziyette, başımı karnına bastırdı okşadı, "sen doğarken yalnız sen ve ben vardık" dedi. Tırnağını, ellerini, damarlarını gösterip "sen benim buyumsun, buyum ve buyumsun; kimse benden daha çok üzülemez." dedi sessiz birkaç tek damla gözyaşıyla.
Düşündüm. Ben yağmurdan sonra salyangozları ezmeye korkarım, karıncalar yol yapınca basmaya korkarım, eve giren örümceği sağ salim dışarı yollarım; ama artık hakkımı yiyene kıyamadığım ve kırarsam diye hassas davrandığım vakitleri geride bıraktım. Ben de insanım!
Şimdi ben diyemiyorum limonlu keke, parlak ledlere, renklerin enerjisine inanıyorum diye. Nasıl diyim? Diyemiyorum ki spiritüellik 7/24 mutluluk demek değildir. Bunu bile diyemiyorum kırarım, yanlış anlaşılırım, yahut hiç anlaşılmam diye. Ama en çok korktuklarımı yazmam gerekirmiş. Yazıyorum ben de. Gerçi bir dilim limonlu kek hiç de fena olmazdı!
Bu yüzden ledlerle donattım odamı, yoga matımı serdim, okuma koltuğuma şal attım yanına okumakta olduğum kitapları dizdim sehpa üzerinde, açtım klimayı 28 dereceye, -ben zaten televizyon izlemem pek- yaktım vanilya aromalı mumu, örttüm ayak bileklerimi, oh mis gibi! Bir yudum tarçın çayı, bir sayfa Tante Rosa; bir yudum sade Türk kahvesi bir sayfa Lolita...
Montenegro'ya, Malta'ya uçak biletleri...
Bir sahne Avrupa Yakası...
Amatör denizcilik...
Bir tur koş...
100 ip...
Duş...
10 Aralık 2018 Pazartesi
Nazilli İnciri
incir çekirdeğini doldurmayacak mevzular
bi bakmışsın o incir çekirdeklerinden yüzlerce var
incir ne kaybeder balından, hiç!
O çekirdeklerle bi de çıtır çıtır olur lezzeti oh!
bi bakmışsın o incir çekirdeklerinden yüzlerce var
incir ne kaybeder balından, hiç!
O çekirdeklerle bi de çıtır çıtır olur lezzeti oh!
23 Kasım 2018 Cuma
Kuş-Kaş (Kuşbaşı-Kaşarlı Pide)
Ben gidince Antalya ağlar
Otuzum bu gece
Öyle yağmur yağıyor ki
Şakır şakır!
Anamın karnından gitmişim
Göbek bağımı kesmişim
Bağlanır kalırım mı sandınız,
Ardınızdan ağlarım?
Ekmek kırığı değilim ki
Sizden mi kopamıycam?
Kestim gitti bağımı
Kıtır kıtır!
Dedem bana gaddar derdi
Kimine sıcacık, kimine soğuk kanım
Ben düşünce gülerim bayım
Siz hasetten,
Çatır çatır!
Gönlüm bir üzülür, bir titrer
Kalbim cam olsa
Kırıklarını birleştirir, yeniler
Yeniden doğdu mu
Bak gari içime, sevincinden
Fıkır fıkır!
Otuzum bu gece
Öyle yağmur yağıyor ki
Şakır şakır!
Anamın karnından gitmişim
Göbek bağımı kesmişim
Bağlanır kalırım mı sandınız,
Ardınızdan ağlarım?
Ekmek kırığı değilim ki
Sizden mi kopamıycam?
Kestim gitti bağımı
Kıtır kıtır!
Dedem bana gaddar derdi
Kimine sıcacık, kimine soğuk kanım
Ben düşünce gülerim bayım
Siz hasetten,
Çatır çatır!
Gönlüm bir üzülür, bir titrer
Kalbim cam olsa
Kırıklarını birleştirir, yeniler
Yeniden doğdu mu
Bak gari içime, sevincinden
Fıkır fıkır!
22 Kasım 2018 Perşembe
Muz Rulo ve Cappucino
Otuz yıl.
Otuz çarpı 365 gün.
Bazen 366.
Otuz çarpı 365 çarpı 86.400 saniye.
İşte o kadar çok an.
O kadar anı.
O kadar nefes.
O kadar gözyaşı, gülücük.
O kadar iç çekiş, düşünüş.
Benim ya kıymeti yok.
Mütevazılık kendimi bilmememe yol açmış.
Kendimi bilmeyi erdem bilirken kendimi unutuş.
Ben çok özelim.
Güzelim de.
Şükür.
Bir taneyim ben.
Sen gibi, o gibi tabi de...
Ama ben gibi bir taneyim.
Benden bir tane var.
Benim.
O kadar benim ki başkası olmak istemem.
Belki Madonna ya da Beyonce olmak isterim ama
Yine ben olarak.
Aslıhan.
Şimdi otuz, bir bakmışsın yokuz gibi.
Var oluş.
Doğuş.
Nar gibi çoğalış.
Yeri dar gibi oynayış.
Dağ taş uçuş, yürüyüş, koşuş.
İki göz iki kaş bakış.
Yanış yakarış.
Açık alın, dik baş.
Otuz yaş.
Otuz çarpı 365 gün.
Bazen 366.
Otuz çarpı 365 çarpı 86.400 saniye.
İşte o kadar çok an.
O kadar anı.
O kadar nefes.
O kadar gözyaşı, gülücük.
O kadar iç çekiş, düşünüş.
Benim ya kıymeti yok.
Mütevazılık kendimi bilmememe yol açmış.
Kendimi bilmeyi erdem bilirken kendimi unutuş.
Ben çok özelim.
Güzelim de.
Şükür.
Bir taneyim ben.
Sen gibi, o gibi tabi de...
Ama ben gibi bir taneyim.
Benden bir tane var.
Benim.
O kadar benim ki başkası olmak istemem.
Belki Madonna ya da Beyonce olmak isterim ama
Yine ben olarak.
Aslıhan.
Şimdi otuz, bir bakmışsın yokuz gibi.
Var oluş.
Doğuş.
Nar gibi çoğalış.
Yeri dar gibi oynayış.
Dağ taş uçuş, yürüyüş, koşuş.
İki göz iki kaş bakış.
Yanış yakarış.
Açık alın, dik baş.
Otuz yaş.
9 Kasım 2018 Cuma
Nero d'Avola
Aslında hiç kullanmadığım için yeni
ama alalı çok olduğu için eski defterlerimin içlerine
bir iki sayfa da olsa karalamış oluyorum.
Genelde hep bir geçiş döneminde olduğumu
yazıyorum.
Sık sık bir geçiş döneminde olduğumu
düşünüyorum.
Yalan değil, aslında öyle. İyi de kötü de geçmiyor mu?
Her şey "şimdilik" değil mi?
Varlığımız yokluğumuz geçici.
Bu yüzden sabitlendiğim bir memleket de yok
ve yine bu yüzden
kartonpiyerler yahut döşemeler hiç ilgimi çekmiyor.
Benim ikametim uçaklar, trenler, otobüsler, arabalar gemiler...
Hiç olmazsa kaparım gözlerimi,
yine "İyi yolculuklar".
ama alalı çok olduğu için eski defterlerimin içlerine
bir iki sayfa da olsa karalamış oluyorum.
Genelde hep bir geçiş döneminde olduğumu
yazıyorum.
Sık sık bir geçiş döneminde olduğumu
düşünüyorum.
Yalan değil, aslında öyle. İyi de kötü de geçmiyor mu?
Her şey "şimdilik" değil mi?
Varlığımız yokluğumuz geçici.
Bu yüzden sabitlendiğim bir memleket de yok
ve yine bu yüzden
kartonpiyerler yahut döşemeler hiç ilgimi çekmiyor.
Benim ikametim uçaklar, trenler, otobüsler, arabalar gemiler...
Hiç olmazsa kaparım gözlerimi,
yine "İyi yolculuklar".
4 Kasım 2018 Pazar
%80 Kakaolu Çikolata
Adeta aynı yerlerimden bir daha, bir daha ve bir daha kırılıyorum
Altın gümüş lakem bitse de yapıştırıyorum kendimi bütünüme yeniden
Yaşadıklarım, hayatıma girenler yakınlarıma yarıyor görüyorum
Bari öyle olsun, bir işe yarasın, bana değilse de bir anlamı olsun en azından
Tüm düşüncesizliklerden, saçmalıklardan sıkıldım ama ardı arkası kesilmiyor
Madem anlam yüklememeliyim, madem sonrası yok niçin aklıma takılıyor
Delilik bu!
Altın gümüş lakem bitse de yapıştırıyorum kendimi bütünüme yeniden
Yaşadıklarım, hayatıma girenler yakınlarıma yarıyor görüyorum
Bari öyle olsun, bir işe yarasın, bana değilse de bir anlamı olsun en azından
Tüm düşüncesizliklerden, saçmalıklardan sıkıldım ama ardı arkası kesilmiyor
Madem anlam yüklememeliyim, madem sonrası yok niçin aklıma takılıyor
Delilik bu!
2 Kasım 2018 Cuma
1 Kasım 2018 Perşembe
Margherita
And he knocked on my door, I said "Come in"
He smiled so shy and satisfied, I thanked him
Pizza's hot, his hair white, his eyes surrounded by lines
He asked if he was late, I said there were no better times
Walking backwards, reached the door again
Bowed and greeted with his beautiful head
I couldn't help my tears fill my eye bed
I thought he must've lived whatever he could
Some times, some persons, somewhere
How beautiful even just their being is!
He smiled so shy and satisfied, I thanked him
Pizza's hot, his hair white, his eyes surrounded by lines
He asked if he was late, I said there were no better times
Walking backwards, reached the door again
Bowed and greeted with his beautiful head
I couldn't help my tears fill my eye bed
I thought he must've lived whatever he could
Some times, some persons, somewhere
How beautiful even just their being is!
31 Ekim 2018 Çarşamba
Ethiophia Filter Coffee
Özlem Kayum'un Ütopya Adası'na ithafen...
Aslında nereden geldiğimi ve nereye gittiğimi biliyorum. Yollarımı çeşitlendirmek ve belki de daha güzelleştirmek adına geldim. Ada'lı olmak akıp giden gerçek(!) hayatımızda da birçoğumuzun hayali... Hiç olmazsa emeklilik hayali... Kızıma koymayı düşündüğüm adlardan da biri Ada... En sevdiğim ada Bozcaada mesela... Topçam'dan bir kupa kahveyle izlemesi en keyifli manzara Sıçan Adası ya da... Ve hatta oraya kadar yüzmek bir "challenge", bir iddia bizim nesil arasında! Yoldan aldıklarım, yolunda bıraktıklarımla bu Ada'ya sırf merakımdan geliyorum. Işıklı, simli, yaldızlı, nurlu sözler inandırıcı değil artık; bize Güneş olsun, içimiz ısınsın; ateş olsun, gözümüzde yansın yeter.
Aslında nereden geldiğimi ve nereye gittiğimi biliyorum. Yollarımı çeşitlendirmek ve belki de daha güzelleştirmek adına geldim. Ada'lı olmak akıp giden gerçek(!) hayatımızda da birçoğumuzun hayali... Hiç olmazsa emeklilik hayali... Kızıma koymayı düşündüğüm adlardan da biri Ada... En sevdiğim ada Bozcaada mesela... Topçam'dan bir kupa kahveyle izlemesi en keyifli manzara Sıçan Adası ya da... Ve hatta oraya kadar yüzmek bir "challenge", bir iddia bizim nesil arasında! Yoldan aldıklarım, yolunda bıraktıklarımla bu Ada'ya sırf merakımdan geliyorum. Işıklı, simli, yaldızlı, nurlu sözler inandırıcı değil artık; bize Güneş olsun, içimiz ısınsın; ateş olsun, gözümüzde yansın yeter.
30 Ekim 2018 Salı
Mandalina
"I have a poem"
Rüyamdaki sarışın ufak oğlan çocuğu da şiirler söyledi
Bir dünya şiir...
Adını sordum
Kekeledi
"Cedric" dedi
Güldüm
"Sekiz yaşındaysanız ve aşıksanız..."
Sekiz yaşından küçüktü ama
Aşıktı zaar
Başını eğişinden aşikar
Rüyamdaki sarışın ufak oğlan çocuğu da şiirler söyledi
Bir dünya şiir...
Adını sordum
Kekeledi
"Cedric" dedi
Güldüm
"Sekiz yaşındaysanız ve aşıksanız..."
Sekiz yaşından küçüktü ama
Aşıktı zaar
Başını eğişinden aşikar
Blush- Pinot Grigio- Bellafiore
Her bir üçgeninin her bir dalganın
İç acılarının toplamı güzün beklercesine
Ondan taş taş üstüne bindi böğrümde
Duvar olup yıkılmamam için
Düğüm oldu göbeğimdeki sarmaşıklar
Söz utandırırsa örtmem için
Kaş'la göz arasında
Ne oluyorsa iki arada bir derede
Erken batmasına güneşin
Erken gelmesine kışın
Üzülürüm.
İç acılarının toplamı güzün beklercesine
Ondan taş taş üstüne bindi böğrümde
Duvar olup yıkılmamam için
Düğüm oldu göbeğimdeki sarmaşıklar
Söz utandırırsa örtmem için
Kaş'la göz arasında
Ne oluyorsa iki arada bir derede
Erken batmasına güneşin
Erken gelmesine kışın
Üzülürüm.
Ahtapot Salatası
Dört koldan saldırmak denir ya
O sekiz koldan ve her yoldan korumanın
Bebekleri yaşasın diye kendini fedanın
Kamuflajın, yumuşak başlılığın adı.
Karada yıkık dökük toprak beton üstündeydi
Beni gördü, kaçtı
"Gel" dedim "gel, su vereyim"
Vakumları kurumaya yüz tutmuş, buruşmuş
Utana sıkıla, zar zor yaklaştı
Başını öne seğirtti
Elimdeki suyu döküverdim başına kollarına
Canlanıverdi.
Bir sarıldı ki bana, sorma, sekiz koldan
Teşekkür etti.
O sekiz koldan ve her yoldan korumanın
Bebekleri yaşasın diye kendini fedanın
Kamuflajın, yumuşak başlılığın adı.
Karada yıkık dökük toprak beton üstündeydi
Beni gördü, kaçtı
"Gel" dedim "gel, su vereyim"
Vakumları kurumaya yüz tutmuş, buruşmuş
Utana sıkıla, zar zor yaklaştı
Başını öne seğirtti
Elimdeki suyu döküverdim başına kollarına
Canlanıverdi.
Bir sarıldı ki bana, sorma, sekiz koldan
Teşekkür etti.
25 Ekim 2018 Perşembe
Ev Poğaçası
Yokum sanki
Ait de değilim sahip de
ilgim bilgim dengim de yok gibi buralarda
beceriksizim gidemem de ben öyle
kalakaldım sönük donuk katıksız
belli belirsiz, aralıksız acılara gark
Titreyişler, bekleyişler, düşlere zerk
Aklım berkse de gözüm pek değil ve gönlüm terk edişte
Bacaklarım ayaklarım kalsa da ruhum gidişte
Heyecansızım, keşke ansızın değişse
Cansız ılgın bir yel esip kirpiklerimle öpüşse
Alsa koysa beni çıkrığına kana kana içse
Kanayan yerlerim serinlese, iyileşse
Ait de değilim sahip de
ilgim bilgim dengim de yok gibi buralarda
beceriksizim gidemem de ben öyle
kalakaldım sönük donuk katıksız
belli belirsiz, aralıksız acılara gark
Titreyişler, bekleyişler, düşlere zerk
Aklım berkse de gözüm pek değil ve gönlüm terk edişte
Bacaklarım ayaklarım kalsa da ruhum gidişte
Heyecansızım, keşke ansızın değişse
Cansız ılgın bir yel esip kirpiklerimle öpüşse
Alsa koysa beni çıkrığına kana kana içse
Kanayan yerlerim serinlese, iyileşse
24 Ekim 2018 Çarşamba
Süt ve ballı ceviz
Alışmaya çalışıyorum
Çok da zor değil
Kabak olmadan eve geliyorum
Bahçe karanlık serin
Yerlerde yağmur ve yavru kedi
Yapraklar düşmüş limon yeşil
Ne suyu gören salyangoza kıyarım
Ne bir kabuk alırım denizden
Ne yolunu şaşırmış karettaya göz yumarım
Evine göz dikmem kimsenin
Ben yıkmam yaparım
Kimsenin hakkına ilişmem
Nezaketim talimim
Bir tek kadına gönletmem
Adamlar hep hayasız.
Ver eline ayna, topu dikiz
Ver tam şans, gör bak kimiz
Ver sen ne varsa ver adama
Vermeyince çirkiniz dinsiziz kimliksiziz!
Bu yağmurun hürmetine tanrım
Aydınlat beni
Aydınlat beni
Adam topraktandı hani
Çükten alim halim selim hepsi
Toprağı da ver,kurak baki.
17 Ekim 2018 Çarşamba
Ananas Suyu+ Çokokremli Dilim
Kadın içinde kız çocuğu, gözleri yaşlı, hem gönlü rahat, hem kalbi kırık
Adam diyiverdi gitti, aşık değildi, duygusaldı, duygu vardı, ama aşk yoktu
Kadın aşk olmadan uyumamıştı kimseyle gönüllü, ihtimallere güvenip
Adam anlamadı anlaşılamadı anlaşamadı elini uzattı sıcak eli kadında gözü
Kadın sessiz, elleri saklı, hissi gizli, oluru olmayanın olmayınca bir de aşkı
Adam ne bilsindi nerden bilsindi sanat ilham duygu karmaşık yumak önü
Kadın kaçtı
Adam baktı
Kadın sustu
Adam yoktu
Kadın ince
Adam iyice
Kadın şarkı
Adam kaçtı.
9 Ekim 2018 Salı
Lentil Salad
It's not the love, it's lust burning between the thighs
Turning 30, she's the vampire thirsty eager to bite every bit
At the right age to be the very woman, reinvented out of herself
Discovering the waterfalls and narrow veins thickening
Darkest fantasies and hottest fevers erupting through the blood
Finger-tip-soft touches while rock-top-hard contiguity emerges
Inhaling what she just exhaled, he clinches them together in the cycle
Swimming in a cloud of dizziness and perfectly wet illusions
Exceptional moments caressing the deepest corners
Palms on the sweaty back and tongues talk the strongest language
Gasping for breath, she sings her song to the holly microphone
Chins reaching for the ceiling, snake-like intertwining
Deeper dives, tout de suite, free and in a vicious circle till dawn
Turning 30, she's the vampire thirsty eager to bite every bit
At the right age to be the very woman, reinvented out of herself
Discovering the waterfalls and narrow veins thickening
Darkest fantasies and hottest fevers erupting through the blood
Finger-tip-soft touches while rock-top-hard contiguity emerges
Inhaling what she just exhaled, he clinches them together in the cycle
Swimming in a cloud of dizziness and perfectly wet illusions
Exceptional moments caressing the deepest corners
Palms on the sweaty back and tongues talk the strongest language
Gasping for breath, she sings her song to the holly microphone
Chins reaching for the ceiling, snake-like intertwining
Deeper dives, tout de suite, free and in a vicious circle till dawn
8 Ekim 2018 Pazartesi
Kahve altı Club des Sommeliers-Jurancon Beyaz Tatlı Şarap
Yıllardır dolaplarımın kuytularında sakladığım
Kristal şampanya bardaklarımdan birinin ayağı
Aynı anda ikimizin elinde kalıverdiğinde anladım
Buhranlar, histeriler, duygu karmaşaları yaşamak
Çokça ağlamak, deli gibi gülmek lüksüm yok sanırdım
Sonuçta ne Boğaz'ı yüzerek geçtim ne de bir duvarlık tuval boyadım
Birkaç kez şarkı söyledim, sabahladım İstanbul'un İstiklal'inde
İki darbuka bir ud biraz klarinet, gürültü, yürüdüm herkes yek
İstanbullu olmadım Uzuner okudum diye de
İstanbulsuz da kalmadım, atamadım nakşoldu işledi parçalarıma
Dilimi ısırdım, sakarlık işte, imrenmeden ziyade
Sözcüklerim kısır, dilim yokuş, tavrım düz
Dört mevsimim güz ve sana söz, sevgilim olmayacaksın
Sen, hepiniz, olmayacaksın.
Bir Ferzan Özpetek, bir Serra Yılmaz
Bir çift göz ve bir öpücük en fazla.
Benim halim buna yeter.
Kristal şampanya bardaklarımdan birinin ayağı
Aynı anda ikimizin elinde kalıverdiğinde anladım
Buhranlar, histeriler, duygu karmaşaları yaşamak
Çokça ağlamak, deli gibi gülmek lüksüm yok sanırdım
Sonuçta ne Boğaz'ı yüzerek geçtim ne de bir duvarlık tuval boyadım
Birkaç kez şarkı söyledim, sabahladım İstanbul'un İstiklal'inde
İki darbuka bir ud biraz klarinet, gürültü, yürüdüm herkes yek
İstanbullu olmadım Uzuner okudum diye de
İstanbulsuz da kalmadım, atamadım nakşoldu işledi parçalarıma
Dilimi ısırdım, sakarlık işte, imrenmeden ziyade
Sözcüklerim kısır, dilim yokuş, tavrım düz
Dört mevsimim güz ve sana söz, sevgilim olmayacaksın
Sen, hepiniz, olmayacaksın.
Bir Ferzan Özpetek, bir Serra Yılmaz
Bir çift göz ve bir öpücük en fazla.
Benim halim buna yeter.
6 Ekim 2018 Cumartesi
Halley/ Hurma/ Haylayf (Highlife)
Belki de bir gün şıp diye kayboluveririm ortadan
Sonra birden bire hop diye çıkıveririm karşına
Yüzüme bakmaya yüzün, gözüme bakmaya mecalin olsun
Alnının akını boka, başının dikini *ike çevirme
Omzundaki yüke gücenip asabileşme
Nasılsa çıkıcaz düze
Geçmiyor mu meret
Hepsi böyle!
Bu modeller böyle!
Ya sabır, Ya Celil, medet,
Terkinde ahlaksızından, ahlaklısının meraklısından
Merakın edepsizinden, edeplinin sahtesinden koru bizi!
Biz cahilizdir, salağızdır, yufka yürekli ve acizizdir
Aman Allahım aklımıza teslim et kalbimizi
Kırılacak yeri kalmadı.
Karadut Suyu+ Pekmez ve Haşhaş+Simit
Bazen öbür dünyada, diğer hayatta diyivericek oluyor
bir an durup düşünüyor kalakalıyor kitleniyorum
Diyorum ki kendime tek shot'lık hayatlarımız var
"Bi'şey yapmalı"
MFÖ dinliyor duruluyor Ursula okuyor;
damarlarımdaki yalazları dizginlemeye çalışıyorum
Lolita'dan hiç bahsetmiyorum bile!
Osho'ya artık inanmıyorum, aklımla oynuyor
Pretentious!
Edith Piaf olamıyorum
Serbest dalamıyorum
Abramovic yapamıyorum
Benden profesör zaten olmaz
Jazz yapamıyorum
Balerina olmak için geç kaldım
Savasanalar baş üstü durmalar bacaklar 180 derece, yok olmuyor
Öğretmenlik desen eh işte
Sözcükler de geldiği gibi
Bir şeye odaklan diyorlar
Tek hakkım var zamanda
Nasıl tek bir şey yapayım
Diğerlerinde kalıyor aklım
Bir öpsem ikincisi... mevzusu ise
Yok aynını otuz kere öpmek de mana yitimine yol açıyor
Monogamiktim ufacıktım içi dolu turşucuktum
Bir şeyler yapmazsam suyum çekilicek uçucak buruşucam
Kimisi buruşmuyor da
Para her şeyi çözüyor
Ama derinliği yitirdik, mış gibileri yedirdik bünyemize
Unutmaları yetirdik, tükettik.
28 Eylül 2018 Cuma
Semizotu
Meyvelerimi sıkıyorlar küçültüyorlar engelliyorlar
Bağırıvericem sesimi kısıyorlar, sözümü kesiyorlar
Açıvericem, tomurcuklarımı koparıyorlar, suyumu kesiyorlar
Koşuvericem, çekiştiriyorlar, yoruyorlar, canımı emiyorlar
Renklerime, şıkırtılarıma, fıkırtılarıma, süsüme püsüme sövüyorlar
Ağız burun kıvırıyor, yüz eğiyor, kafa çeviriyor, ayıplıyorlar
Tam üreticem, cık cık cık, cısss, bık bık bık konuşuyorlar
Buğdayım akıyor eğilmiş başımdan, göğe pamuklanıyorum bulut bulut
Dallarımda kese kese üzümler, akasyalar serpiliyor
Koruklarımdan sular, balıklarımdan can fışkırıyor
Havamda akşam sefası kokusu, suyumda iyot, toprağım verimli
Baş edemiyorlar, daha fazla karşı koyamıyorlar
Doğam kuvvetli, ayaklarım toprağın derinlerinde, başım göğün zirvesinde
Yapraklarım gür, salınıyor, şarkı söylüyor hışırdıyor
Çok misafir ağırlıyor, her misafir öğretiyor
Ben ayakta, ben güçlü, ben sağlam, sabırlı, dayanıyorum.
4 Eylül 2018 Salı
peanuts
"contented with little
yet wishing for more"
"if only my hand could express what is in my heart"
words
no translation needed
understand
air in the lungs
tight tighs
simple
distance and space
connection
touch
retouch
untouch
"you cant unfuck the fucked"
gracious, no
silence, yes.
"I'm a person you don't know a man, you've never met, but you are someone who occupies my mind and my heart. In the country where I am travelling, Tibet, people believe if they walk long distances...They believe the greater the journey, the greater the depth of purification."
Walk.
yet wishing for more"
"if only my hand could express what is in my heart"
words
no translation needed
understand
air in the lungs
tight tighs
simple
distance and space
connection
touch
retouch
untouch
"you cant unfuck the fucked"
gracious, no
silence, yes.
"I'm a person you don't know a man, you've never met, but you are someone who occupies my mind and my heart. In the country where I am travelling, Tibet, people believe if they walk long distances...They believe the greater the journey, the greater the depth of purification."
Walk.
2 Eylül 2018 Pazar
Bir salkım pembe tombul çekirdekli üzüm ve bir kadeh beyaz şarap
Seriously
Keep your financial, political, religional and regional boundaries to yourself
I don't want to hear no more bullshit, no more complaints, no more il-atheism
I don't want to be exposed to your impolite attitude and groundless critism
I don't want to see your empty masculinity and retarded homophobic perfectionism
Yes, it has always been uttered in that way that you be just yourself, aint nobody else
And now I beg you be anyone else but you so there's gonna be more air, more space
I loved flowers, green, colours, oceans, waves, winds, fresh air, animals, humans
I loved the being, existence, universe, cosmos, and I adored all the creation
Up until I was deceieved, used, misloved, periodically tortured by lovers!, bosses!, friends!
Positively enough, I didnt lose my mind, didnt stop believing, didnt turn down my soul
They say I m powerful, I didnt pity on people, embarrass them with who they really are
Afraid to lose my people, I lost my self respect from time to time
Alone at home, curtains waving, silence crawling, eyes not crying any more
Trying to find myself, lose myself to dance and start once again with every dawn
Complete the mission, set up a new vision, buy more fashion and less agression
Days go by, nights do fly, mids slowly make me sick in succession
Wish I could change my soft heart but all I could do is to look hard
My teacher taught me to look brave even if I was scared cuz nobody could see the difference
So I be quiet out even though I'm so loud inside, I be clear though I'm puzzled, that's perseverance.
Seriously
Silence please.
Go see some beautiful sculptures, landscapes, paintings, coutures, interiors, architecture
Go listen to the breeze mingling with the waves, hushing grass and windmills, the pouring of wine with a good piece of music, some jazz, some flamenco, some electro and tranquility
Go care for yourself, clean yourself in and out, put lotions on your skin, brush your teeth your hair, visit your doctors, get some good sleep, go for walks, wear nice clothes and read books to see your self
Go dance, sing, run, dive, sail, fly, make some handcrafts, clean your home, surround yourself with nice odors, take photos, visit places you've never been before and meet people, plan new adventures, help the hopeless
Do something nice.
Something good
Something human
Protect your being
Your surrounding
That's healing.
Learn to appreciate.
Learn to embrace.
Seriously.
Keep your financial, political, religional and regional boundaries to yourself
I don't want to hear no more bullshit, no more complaints, no more il-atheism
I don't want to be exposed to your impolite attitude and groundless critism
I don't want to see your empty masculinity and retarded homophobic perfectionism
Yes, it has always been uttered in that way that you be just yourself, aint nobody else
And now I beg you be anyone else but you so there's gonna be more air, more space
I loved flowers, green, colours, oceans, waves, winds, fresh air, animals, humans
I loved the being, existence, universe, cosmos, and I adored all the creation
Up until I was deceieved, used, misloved, periodically tortured by lovers!, bosses!, friends!
Positively enough, I didnt lose my mind, didnt stop believing, didnt turn down my soul
They say I m powerful, I didnt pity on people, embarrass them with who they really are
Afraid to lose my people, I lost my self respect from time to time
Alone at home, curtains waving, silence crawling, eyes not crying any more
Trying to find myself, lose myself to dance and start once again with every dawn
Complete the mission, set up a new vision, buy more fashion and less agression
Days go by, nights do fly, mids slowly make me sick in succession
Wish I could change my soft heart but all I could do is to look hard
My teacher taught me to look brave even if I was scared cuz nobody could see the difference
So I be quiet out even though I'm so loud inside, I be clear though I'm puzzled, that's perseverance.
Seriously
Silence please.
Go see some beautiful sculptures, landscapes, paintings, coutures, interiors, architecture
Go listen to the breeze mingling with the waves, hushing grass and windmills, the pouring of wine with a good piece of music, some jazz, some flamenco, some electro and tranquility
Go care for yourself, clean yourself in and out, put lotions on your skin, brush your teeth your hair, visit your doctors, get some good sleep, go for walks, wear nice clothes and read books to see your self
Go dance, sing, run, dive, sail, fly, make some handcrafts, clean your home, surround yourself with nice odors, take photos, visit places you've never been before and meet people, plan new adventures, help the hopeless
Do something nice.
Something good
Something human
Protect your being
Your surrounding
That's healing.
Learn to appreciate.
Learn to embrace.
Seriously.
1 Eylül 2018 Cumartesi
Reyhan, Fesleğen, Avokado, Kinoa, Buğday, Mercimek, Badem, Gün kurusu ve Bol Nar Ekşili Salata
bazı üzüm bağları acımasızdır üzümleri acı
bazı pamuk tarları ufacık ve pamukları kanatır
yiğit görünür er bilinir tüm yasalar delinir
kadın denir eli öpülür bin fesattan delidir
bir dolu insan karanlık konser salonu flamenko
yok bir şey olacağı da ben sanatçı içim kor
bir ıslık bir yaş gözde, iki yastık teki boş
yanılmak en insanisi ama alışmak sevmekten zor
Heybeti tesirli şerefi varsayımlık
elleri kayır kayır yatağı lazımlık
öyle sevdim ki öyle sildim haberi asırlık
değilmiş gibi mış gibi
İyiymiş gibi her şey yolunda gibi
meraksız gibi bilenmez gibi
düşünmez gibi boşvermiş gibi çek.
ayazda sıcak çorba
nemde buz limonata
açlıkta lokma
yoklukta gökten üç elma gibi
sen beni bilmezsin tanımazsın
zaten ben de tanıştığıma memnun olmadım
zaten demeyi sevmem ama
zatenler mecburen
dili lal dimağı halsiz
adı ne münasebetsiz
cismi sıfatsız
sıfatı arsız
tövbeleri sayısız
kabulü imkansız ola.
bazı pamuk tarları ufacık ve pamukları kanatır
yiğit görünür er bilinir tüm yasalar delinir
kadın denir eli öpülür bin fesattan delidir
bir dolu insan karanlık konser salonu flamenko
yok bir şey olacağı da ben sanatçı içim kor
bir ıslık bir yaş gözde, iki yastık teki boş
yanılmak en insanisi ama alışmak sevmekten zor
Heybeti tesirli şerefi varsayımlık
elleri kayır kayır yatağı lazımlık
öyle sevdim ki öyle sildim haberi asırlık
değilmiş gibi mış gibi
İyiymiş gibi her şey yolunda gibi
meraksız gibi bilenmez gibi
düşünmez gibi boşvermiş gibi çek.
ayazda sıcak çorba
nemde buz limonata
açlıkta lokma
yoklukta gökten üç elma gibi
sen beni bilmezsin tanımazsın
zaten ben de tanıştığıma memnun olmadım
zaten demeyi sevmem ama
zatenler mecburen
dili lal dimağı halsiz
adı ne münasebetsiz
cismi sıfatsız
sıfatı arsız
tövbeleri sayısız
kabulü imkansız ola.
29 Ağustos 2018 Çarşamba
Gelincik şerbeti ve yer fıstığı
İki lafın belini kırmalık oturduğum yalnız soframda yok yok
Esasında karnım tok, sırtım pek, gözüm pek, eşim yok, ben tek
Atalım derdim eski dostlara iki tek, lakin denk gelmek zor
Herkes kendi derdinde, her şey kendi yolunda, zaman dar
Sürdüm kremimi, parfümümü, rujumu, taktım gözlüğümü, şapkamı
Ben de okur oldum "sözüm ona hikayelerini üzüm adasının"
Duvağımı sattım, gelinliğimi astım, çiçeğimi kaldırdım, geldim
Koltukları yıkattım, eskileri attım, fotoğrafları kestim, geldim
Çizdiler beni genç kadınlar, gözleri ne manalarla dolu dediler
Saçlarımı rüzgarda savurdular, beni bir gezegene prenses yaptılar
Sonra saçımı kulağımın arkasına atanlar, yanağımı parmak ucuyla sevenler
Derken ortam biraz kalabalık oldu, ben de eve çekildim, odaya
Kitledim kapıları, uyudum uyudum, bir uyandım ki begonvil açmış
Kedi tırnakları pembe pembe salmış çiçeklerini balkona
Kaktüsler boy atmış, kulaklanmış, dikenlenmiş ve ben...
Ben iki lafı bir araya getiremez, rüyayla gerçeği ayırt edemez olmuşum
Tenim matlaşmış, benzim solmuş, gözlerimin feri gitmiş
Ondan uyudum da uyudum, sonra yıkandım, allandım, ballandım, nurlandım
Bir tatlandım ki sormayın gitsin.
Heyt dedim severim ulen, söverim de
"Siktirin gidin ulen, ebenize/i sssttürtmeyin" dedi içimdeki ses
Sonrası sükut, sonrası lalezar, sonrası metamorfoz.
13 Ağustos 2018 Pazartesi
Midye + Bira
Tuzu tenini örtmüş, denizin
Kaybolmam sanırım, o deniz fenerim
Kirpikleri göğe yuvarlanır, keskin
Serin, derin, narin, sakin, çok marin
Havası çok hoşuma gitti benim
Düşünceli başında ipek bebek saçlar
Göz teması kısa süreli, izler, arada kaçar
Elleri, kara elleri, temiz elleri, her yeri damar
Kan hızlı, beden sıcak, gözleri dolar
Bir görsün gözümde yaş, ağlar
Dudakları kıvrılır, iki yanında iki hafif çizgi
Yanakları çökük, bir kemik, bir kas, bir deri
Ellerimi ayaklarımı dişlerimi tırnaklarımı
Bir sever ki, kıyamam kıskanırmış bilmezdim
Olacak iş değil nitekim, neme lazım
Seviversem suç olur, güç olur, hiç olur.
Sevmiyeyim; sağ olsun, var olsun, orda dursun.
6 Ağustos 2018 Pazartesi
Çamlıbağ Merlot Kuntra ve Acı biber ezmesi
Hem haksızlıklara uğramak
Hem haksızlığın kaynağına bağlı yaşamak
Baş kaldıramamak
İsyan edememek
Yüzüne tükürememek
Devam da edememek
Bir yol dinlenememek
Soluklanamamak
Her adımda ikilem
Boşluk
Anlamsızlık
Anı yaşarken
anıları tüketmek
Anıların ölmesi
Gerçeklik hissiyatının yok oluşu
Bir yerlerden kendini bırakma isteği
Kadının kadını kısıtlaması
Annenin kızı dizginlemesi
İftiraya maruz kalma korkusu
YA...? sorusu
Koyun yavrusu
O ben değilim olmadım olamam
"ben buraya çıplak geldim"
"ben özgürüm"
"kız gibi"
savunup savunup
Kendimi odalara kapatamam
Aklımı bağlayamam
Kalbimi çıkaramam yerinden
Korkamam
Korktum diye yaşamamazlık edemem
Herkes doğuştan iyi
Herkes şeytanın bacağı
Güvenmiyorum
Güvenmesinler
Ömürlük andım çiğnendi
Kanunum yok
Kuralım çok
Bir tanesine uydurmak
Bir kalıba sığdırmaktan geçiyor yollar
Yoksa doğruyum doğrucuyum
Bunu kaldıramaz bağırlar
Gözlerine bakar meydan okurum
O da benim zaferim olur.
Emeğimi çalarlar, duvağımı çamura bularlar
Ben engin sulardan ağarmış çıkarım.
Hem haksızlığın kaynağına bağlı yaşamak
Baş kaldıramamak
İsyan edememek
Yüzüne tükürememek
Devam da edememek
Bir yol dinlenememek
Soluklanamamak
Her adımda ikilem
Boşluk
Anlamsızlık
Anı yaşarken
anıları tüketmek
Anıların ölmesi
Gerçeklik hissiyatının yok oluşu
Bir yerlerden kendini bırakma isteği
Kadının kadını kısıtlaması
Annenin kızı dizginlemesi
İftiraya maruz kalma korkusu
YA...? sorusu
Koyun yavrusu
O ben değilim olmadım olamam
"ben buraya çıplak geldim"
"ben özgürüm"
"kız gibi"
savunup savunup
Kendimi odalara kapatamam
Aklımı bağlayamam
Kalbimi çıkaramam yerinden
Korkamam
Korktum diye yaşamamazlık edemem
Herkes doğuştan iyi
Herkes şeytanın bacağı
Güvenmiyorum
Güvenmesinler
Ömürlük andım çiğnendi
Kanunum yok
Kuralım çok
Bir tanesine uydurmak
Bir kalıba sığdırmaktan geçiyor yollar
Yoksa doğruyum doğrucuyum
Bunu kaldıramaz bağırlar
Gözlerine bakar meydan okurum
O da benim zaferim olur.
Emeğimi çalarlar, duvağımı çamura bularlar
Ben engin sulardan ağarmış çıkarım.
31 Temmuz 2018 Salı
Zeytinyağlı Bezelye, Çoban Salata, Soda+Kefir
Bezelye kadar bir bebek
Gözleri çekik Asyalı
Hep güler mi mübarek
Öyle tatlı
Balkon demirlerinde
Emeklemiş çıkmış
Tam uğurlarken misafirleri
Bir çığlık figan kopmuş
Annesi "yaklaşma düşer" derken
Atılıverdim birden
Bir kadın düştü sokağa
Öldü
Kadının kardeşi
Bezelyenin annesi
Kalakaldı balkonda
"Bazen maddi tarafta kalmanın da manevi bir yanı var"
Özür diledi, kucakladı bebeği.
Bebeğin adı Sarah Wang
Onu hiç görmedim.
Gözleri çekik Asyalı
Hep güler mi mübarek
Öyle tatlı
Balkon demirlerinde
Emeklemiş çıkmış
Tam uğurlarken misafirleri
Bir çığlık figan kopmuş
Annesi "yaklaşma düşer" derken
Atılıverdim birden
Bir kadın düştü sokağa
Öldü
Kadının kardeşi
Bezelyenin annesi
Kalakaldı balkonda
"Bazen maddi tarafta kalmanın da manevi bir yanı var"
Özür diledi, kucakladı bebeği.
Bebeğin adı Sarah Wang
Onu hiç görmedim.
30 Temmuz 2018 Pazartesi
Yaş Üzüm Rakısı, Deniz Börülcesi
Siyah derin dekolteli uzun bir gece elbisesi
Ciğer kırmızı dudaklar ve topuklular
Simsiyah akıp giden saçlar
Siyah bir takım ve saten kırmızı yaka mendili
Ensede toplanmış saçlar
Şehir dışına doğru karlı ve sisli bir tepede meyhane
Fasıl ekibi kanunlu darbukalı alaylı
Bir şişe şarap ve yanda uzanan bir masa
Başında hanım ağa bir hanım efendi
Eğilip gençlere iyi dileklerde bulunmuş
Belli çok beğenmiş ve kadehini kaldırmış
O uzuuun masadaki her kadeh de onunkiyle aynı istikamete
Kadın bir şarkı söylemiş adam ayakta dinlemiş
Sonra geri sayım başlamış
Havai fişekler dışarda
Herkes gökyüzünü izlemiş
Yeni bir yıl başlamış
Ve bir varmış bir yokmuş
Gökten hiç elma düşmemiş
Üç gün sonra adam vazgeçmiş
Kadın bir vapurda gece boyu ağlamış
Zaman durmuş
Aşk gözyaşı pınarlarında kuruyan tuzlarda boğulmuş
Kadın bu yüzden denizleri severmiş
Bu masal da böyle bitmiş.
Ciğer kırmızı dudaklar ve topuklular
Simsiyah akıp giden saçlar
Siyah bir takım ve saten kırmızı yaka mendili
Ensede toplanmış saçlar
Şehir dışına doğru karlı ve sisli bir tepede meyhane
Fasıl ekibi kanunlu darbukalı alaylı
Bir şişe şarap ve yanda uzanan bir masa
Başında hanım ağa bir hanım efendi
Eğilip gençlere iyi dileklerde bulunmuş
Belli çok beğenmiş ve kadehini kaldırmış
O uzuuun masadaki her kadeh de onunkiyle aynı istikamete
Kadın bir şarkı söylemiş adam ayakta dinlemiş
Sonra geri sayım başlamış
Havai fişekler dışarda
Herkes gökyüzünü izlemiş
Yeni bir yıl başlamış
Ve bir varmış bir yokmuş
Gökten hiç elma düşmemiş
Üç gün sonra adam vazgeçmiş
Kadın bir vapurda gece boyu ağlamış
Zaman durmuş
Aşk gözyaşı pınarlarında kuruyan tuzlarda boğulmuş
Kadın bu yüzden denizleri severmiş
Bu masal da böyle bitmiş.
11 Temmuz 2018 Çarşamba
A glass of Icy Water
Black Mirror, Altered Carbon
Blood, fear, fight and techno
I wanted to hear a little boho
Gypsy music, latino and caravan
Leisure Seeker is what I am seeking all along
The Shape of Water
The Library
And all movies gone
At dark
At midnight
Clock ringing
Sleeping
Dreaming
Waking
Daydreaming
Diving deep into the chilling water
Travelling
Making pottery
Wine-ing
Wishing for myself, my fam
My country, and the whole world
Be good.
22 Haziran 2018 Cuma
Amsterdam bira ve tuzlu fıstık
Just my imagination
Tattooed on my skin
Just my fantasy
Kuşlar uçuyor
Kayalıklar arasında
Tüylü yengeçler ve kamufle ahtapotlar
Kucağında ben
Belimde sen
Nefsimiz nefesimizde
Dalgalardan ayakların çiziliyor mercanlarda
ellerin beni tutuyor
Hayal bu ya
Just about to kiss you
Ayağın kayıyor
No way no trigger
Just the fantasy
Ask me if I wanted you
Yeah you idiot
I'd sip you at once
Sonra yasaklar yasalar
No imagination
No fantasy
dil tomurcuklarım tadına bakıyor
Evet lezzetli
Bira ve tuz
Yokluyor bağrımı
Serin.
18 Haziran 2018 Pazartesi
Şekersiz Enerji İçeceği
Trip.
Ardı ardına söylendiğinde ritimli
Şarkısı bile olur, kuşlar öyle öter bile
Su öyle damlar, çivi öyle çakılabilir
Ama kadına yapıştırılmış bu sözcük
En çok erkekte gördüğüm şey olageldi
Evde koca, sokakta şoför, işte patron
Trip trip trip trip trip trip trip trip
Simitçi, dönerci, ayakkabıcı
Ne alırsan 5-10 liracı (avro 5,47)
Trip.
Kızma birader!
Sıkıldım artık
Tepkim tepkisizlik
Olmamış gibicilik
Yok canımcılık
Olur mu hiççilik
Estağfurullahçılık
Ne demekçilik
Karmacılık
Her şerde hayırcılık
Tepkim durmak
Auramı gardımı alıp
Öylece durmak
Abramoviççilik
Öldürülene dek
Sabretmek
Şükretmek
Nefes alıp vermek
Tepkim var olmaya devam etmek
Nezaket
Kibarlık
Üslup
Üsturup
Saygı
Erdem
Hoşgörü
Anlayış
Koptu kayış!
Ertesi gün
Yine trip
Erkek tribi
Maskülen bir varlığın tribi
Çok çirkin
Görme duyma
Çirkin
Hele şu ben mi
Bana mı'lar
Evet sen!
Evet sana!
Hatta seni!
Demiyorum tabi
Ben duruyorum.
Çünkü çirkin.
29 Mayıs 2018 Salı
İki Hurma Bir Sumatra
Bu bedende hissettiklerimiz
Bir bedende hissettiklerimiz
Kadınken erkek erkekken kadın olmanın ötesinde
Kadınken çocuk erkekken emekli
Emekliyken ergen ergenken bebek
Zamanlamalarımız
Saçımız giysimiz duruşumuz
Bakışımız gülüşümüz el sallayışımız
Kaşımız gözümüz dudaklarımız
Dudaklarımızın kenarındaki altın nokta
boynumuzdan aşağı göğüs uçlarına
Oradan karna kasıklara parmak uçlarına
Diz kapaklarından ayak parmaklarına
Elmacık köprücük kaval
Kemiklerimiz
İliklerimiz
Tenimiz
Tenin ağırladığı ruhumuz
Tinimiz
Zekamız
Zihnimiz
Oluşumuz
Sınırların hepsini kaldırınca
Aklın gönlün sınırlarını
Ruhlar dansa kalkar
Şaha kalkar
Şövalyeler düşesler olmanın ötesinde
Sıfatsız çıkarsız makamsız bir yerde
İşte orada sen sen ol ben de ben
Yanlış anlama sana yazmıyorum bunu
Adamadım kimsenin adına
İsimler de geçici
Unutuluyor taştan bile siliniyor
Zaman umursamaz
Kendi seyrinde
Biz de işte elimizden geldiğince
Hem canımız nasıl isterse
Hem de ona tabi.
Zorlaştırmayalım.
Sadece temennim bu.
Hayat tek shot.
İçelim kana doya serinleyelim.
Sonra..
Sonra nasılsa yok.
Biz var mıyız ki
Yüz yıl sonra sanki.
Bari şimdi bırak
Olalım.
Bir bedende hissettiklerimiz
Kadınken erkek erkekken kadın olmanın ötesinde
Kadınken çocuk erkekken emekli
Emekliyken ergen ergenken bebek
Zamanlamalarımız
Saçımız giysimiz duruşumuz
Bakışımız gülüşümüz el sallayışımız
Kaşımız gözümüz dudaklarımız
Dudaklarımızın kenarındaki altın nokta
boynumuzdan aşağı göğüs uçlarına
Oradan karna kasıklara parmak uçlarına
Diz kapaklarından ayak parmaklarına
Elmacık köprücük kaval
Kemiklerimiz
İliklerimiz
Tenimiz
Tenin ağırladığı ruhumuz
Tinimiz
Zekamız
Zihnimiz
Oluşumuz
Sınırların hepsini kaldırınca
Aklın gönlün sınırlarını
Ruhlar dansa kalkar
Şaha kalkar
Şövalyeler düşesler olmanın ötesinde
Sıfatsız çıkarsız makamsız bir yerde
İşte orada sen sen ol ben de ben
Yanlış anlama sana yazmıyorum bunu
Adamadım kimsenin adına
İsimler de geçici
Unutuluyor taştan bile siliniyor
Zaman umursamaz
Kendi seyrinde
Biz de işte elimizden geldiğince
Hem canımız nasıl isterse
Hem de ona tabi.
Zorlaştırmayalım.
Sadece temennim bu.
Hayat tek shot.
İçelim kana doya serinleyelim.
Sonra..
Sonra nasılsa yok.
Biz var mıyız ki
Yüz yıl sonra sanki.
Bari şimdi bırak
Olalım.
24 Mayıs 2018 Perşembe
Aslıhan'dan Kurabiye- Hindistan cevizi Muz Yumurta Hindistan cevizi yağı Keten tohumu Yulaf ezmesi Kuru üzüm
Te Mo ----------- Te Amo
Bir A harfiyse korkuyu aşka çeviren
Yalnız bir fark etme anıysa gereken
Hayatı boş yere harcamadan
Yaşamadan geçirmeden
Elinden kaçırmadan
Çünkü evet "başka bir hayatta" yok
Hayat tek bir tane
Gerisi bilinmezlik ve sadece temenni
Korkunç zamanlar bunlar
İnanamamak, inanamamanın güvensizliği
Güvenememenin emniyetsizliği kararsızlığı
Her şey bir diğerini boşa çıkarıyor
Osho misali yapıyoruz yıkılıyor
Sınırsız bir düzenek aklımız yaşadıklarımız
Her şeyin bir açıklaması var
Ve aslında açıklamak yersiz gereksiz
Birinin mantığı diğerini tutmuyor
Ortak yolu bulmak ömür alıyor
Ya da yalnızca yolunu bulmak...
Bu yüzden gezgin kafası
Bu yüzden kaybolmanın uçsuz bucaksızlığını kabul
Bundan keyf çıkarma bu yüzden
Kendini kaybetmeden yolunu kaybedip başka yollara karışma
O yollarda başka kendini bilenlerle erdemlenme
Hizmeti dolana yol verme
Hizmetin bitince yol alma bu yüzden
Korkma
Sev diye.
Durma
Ol diye.
Bir A harfiyse korkuyu aşka çeviren
Yalnız bir fark etme anıysa gereken
Hayatı boş yere harcamadan
Yaşamadan geçirmeden
Elinden kaçırmadan
Çünkü evet "başka bir hayatta" yok
Hayat tek bir tane
Gerisi bilinmezlik ve sadece temenni
Korkunç zamanlar bunlar
İnanamamak, inanamamanın güvensizliği
Güvenememenin emniyetsizliği kararsızlığı
Her şey bir diğerini boşa çıkarıyor
Osho misali yapıyoruz yıkılıyor
Sınırsız bir düzenek aklımız yaşadıklarımız
Her şeyin bir açıklaması var
Ve aslında açıklamak yersiz gereksiz
Birinin mantığı diğerini tutmuyor
Ortak yolu bulmak ömür alıyor
Ya da yalnızca yolunu bulmak...
Bu yüzden gezgin kafası
Bu yüzden kaybolmanın uçsuz bucaksızlığını kabul
Bundan keyf çıkarma bu yüzden
Kendini kaybetmeden yolunu kaybedip başka yollara karışma
O yollarda başka kendini bilenlerle erdemlenme
Hizmeti dolana yol verme
Hizmetin bitince yol alma bu yüzden
Korkma
Sev diye.
Durma
Ol diye.
16 Mayıs 2018 Çarşamba
Malibu Kokteyl ve Ananas Dilimleri
Tam acı yazdım, sildim
Tatlı olsun dedim, serin olsun
Taze olsun, ferah olsun
Hafif, toz pembe, flamingo tüyü bir yazı olsun dedim
Palmiye yaprakları, sabah saatlerindeki dalga yumuşaklığında
Avuç içine yapılan masaj kıvamında
Egzotik kuşların ötüşü gibi tatlı, esen ılık bahar meltemi tadında
Saman yapraklı kitap sayfasının sesi gibi
Sessizlik gibi
Güneşlenmek gibi
Karların düşmesi gibi
Bir kedinin patisini yalaması gibi mayışık
Bale gibi
Kuğu gibi
Süzülen bir yazı olsun dedim
Aklım kalbime kalbim bacaklarımdan parmak uçlarıma süzülsün
Toprağa aksın dedim bıraktım yüklerimi
Denize doğru...
6 Mayıs 2018 Pazar
Yağsız Unsuz Şekersiz Kurabiye ve Earl Grey
Yalniz yasayanlar sabahlari uyandiklarinda sesleri nasil cikar bilmez
Kalın mı, çatallı mı, kısık mı, nazal mı bilmez.
Sırf bunun için bile bir “Günaydın” arar istemsizce
Perdeleri uçuşturan rüzgar, komşunun elektrikli süpürgesi,
Biten makine sinyali, alarm, geçen arabalar da olmasa iyice sesi unutacak gibi olur
Değil sesini...
Sonra yine baştan...
Ama bu kez “Günaydın!”
25 Nisan 2018 Çarşamba
Cevizli pekmezli sucuk ve kavun çayı
A woman
Tall and thin
White skin
Salty hair
Naughty smile
Temptation
Sincere voice
Warm intention
Shy and secretly
So easily taking in
Finally embracing
Never introducing
No real conversation
But real communication
Said i no forget
How could i?
She’s so soft
And tough at the same time
I’m good at goodbye
But this one was bad
Holding tight breathin fast
From breakfast to night sleep
My mind keeps her
Ears and eyes awake
She was love.
Electricity
In such a divorcing city
She was meditation.
Tall and thin
White skin
Salty hair
Naughty smile
Temptation
Sincere voice
Warm intention
Shy and secretly
So easily taking in
Finally embracing
Never introducing
No real conversation
But real communication
Said i no forget
How could i?
She’s so soft
And tough at the same time
I’m good at goodbye
But this one was bad
Holding tight breathin fast
From breakfast to night sleep
My mind keeps her
Ears and eyes awake
She was love.
Electricity
In such a divorcing city
She was meditation.
5 Nisan 2018 Perşembe
Siyah Chia tohumlu ve Hindiztan Cevizi Şekeriyle Tatlandırılmış Yoğurt Kup
Özlediklerim:
Bozcaada, damla sakızlı kurabiye, yel değirmenleri, gün batımı, şarap
Urla, deniz yıldızları, yelkenliler, bol oksijen ve iyot, yıldızlar, şarap
Kapadokya, peri bacaları, gün doğumu, balonlar, toprak kadehler, şarap
İstanbul, Boğaz, Nardis, Contemporary, kalabalıklar, arkadaşlar, kardeşim, geceler, şarap
Roma, Panthon'da caz konseri, sebzeli mozarellalı pizza, Aşıklar Çeşmesi, "Prego" ve şarap
Girona, tarih, arnavut kaldırımı, insan kuleleri, sangria, oyunlar, sabaha dek dans, şarap
Antalya, Nar Kafe, Atatürk Parkı, bisiklet, koşu, dalış, yüzme, aile, koyu aşk, şarap
Paris, Moulin Rouge, yılbaşı panayırı, çikolata dolgulu çörek, şampanya, çatılar, kapılar, sıcak şarap
Nazilli, uzun çarşı, Pazar pazarı, kar helvası, çocukluğum, ilk gençliğim, ninelerim dedelerim
Hatırladıkça şarap...
Nerede olursam olayım...
Hayyam sevmeyenlere de selam olsun, ayıplayana kınayana da
Beni ne anlasınlar içimdekini ne bilsinler
Dışım bile çok gelir, ağır gelir, derin gelir, masal gelir
İnanamazlar.
Hayal edemezler.
Bana biraz şarap ve daha çok zaman ver ya Rab!
Yaşamakta üstüme yok.
Yaşarım bilirsin.
Çok severim, ilahi çok yaşayayım.
Bozcaada, damla sakızlı kurabiye, yel değirmenleri, gün batımı, şarap
Urla, deniz yıldızları, yelkenliler, bol oksijen ve iyot, yıldızlar, şarap
Kapadokya, peri bacaları, gün doğumu, balonlar, toprak kadehler, şarap
İstanbul, Boğaz, Nardis, Contemporary, kalabalıklar, arkadaşlar, kardeşim, geceler, şarap
Roma, Panthon'da caz konseri, sebzeli mozarellalı pizza, Aşıklar Çeşmesi, "Prego" ve şarap
Girona, tarih, arnavut kaldırımı, insan kuleleri, sangria, oyunlar, sabaha dek dans, şarap
Antalya, Nar Kafe, Atatürk Parkı, bisiklet, koşu, dalış, yüzme, aile, koyu aşk, şarap
Paris, Moulin Rouge, yılbaşı panayırı, çikolata dolgulu çörek, şampanya, çatılar, kapılar, sıcak şarap
Nazilli, uzun çarşı, Pazar pazarı, kar helvası, çocukluğum, ilk gençliğim, ninelerim dedelerim
Hatırladıkça şarap...
Nerede olursam olayım...
Hayyam sevmeyenlere de selam olsun, ayıplayana kınayana da
Beni ne anlasınlar içimdekini ne bilsinler
Dışım bile çok gelir, ağır gelir, derin gelir, masal gelir
İnanamazlar.
Hayal edemezler.
Bana biraz şarap ve daha çok zaman ver ya Rab!
Yaşamakta üstüme yok.
Yaşarım bilirsin.
Çok severim, ilahi çok yaşayayım.
30 Mart 2018 Cuma
Zeytinyağlı Kalem Yaprak Sarması ve Naneli Yoğurt
Bana ver Kapadokya'nın Evranos'undaki transandantal dansı
Bana geri ver Kaş'ta Ayı'da sıcacık gün batımının buz gibi Bomonti'sini
Ver bana koylarını Marmaris'in, Ölüdeniz'in 1800 m yüksekten manzarasını
Uzungöl'ün yeşil, serin ve Türkçe halini, muhlamasını, balığını ver geri
Geri getir Çanakkale'nin karında havai fişeklerin altında şehirler arası bir meyhanenin dışında yeni yılı
Geri ver bana Konur'u, Kızılay'ı, İstiklal'i, Cihangir'i, Işıklar'ı, Korkuteli güllerini
Acaba çocukluk aşkım, 6 yaşında dişlerinin hepsi çürük, altın kafalı, çalışkan Ulaş da aynılarını yaşamış mıdır?
Ver bana Barca- Real Madrid maçını Camp Nou'da
Mallorca'da yürümekten ayaklarım acıdı diye üzüleyim.
Uzun bacaklarım otobüste koltuk aralarına sığmadı diye şikayet ediyim.
Şırnak hediye kutusunun içinde bırak kalsın saç telim.
Küçücük dertlerim büyük olsun.
Derken öyle de oldu.
Her olana "ne olmuş yani, kim bilir kimler neler yaşıyor" diye bakmaya ve her olanı kötüyse küçümseyip şükretmeye, iyiyse daha iyisi de olur deyip azmetmeye sebat etmeye devam ettim.
Gülmediğim, yeni biri tanımadığım, şiir okumadığım, sanatsız geçirdiğim gün günden sayılmazdı.
Başkasını mutlu etmedim mi mutlu olmazdım.
Çok bir şey beklemedim ama onu bile "çok beklerdim!"
Gelir miyim Peri Bacaları'na yine
Gelir miyim Venedik Karnavalı'na principessa olarak yeniden
Gelir miyim Çanakkale'nin termal sularına, mübarek topraklarına, bir hoş kokulu caddelerine
Gelmez miyim?
Sokakların, şehirlerin, koyların, yerlerin, göklerin, havanın, suyun ne suçu var?
Ben Gelirim.
Sen olsan nolur olmasan ne, o olsa nolur olmasa ne?
"Ben bana lazımım" diyecek kadın insan. "Bana ben lazım."
Edebiyat okumayan, sinema nedir bilmeyen, ezberden maval anlatan, seyahati yük sayan, dinlemeyen, dinlediğini anlamayan, gönlü Mesnevi'den hakikat nasibini almamış, boy soy goygoyuyla ayrımcılıklara meyilli, terazisi tek kefeli, saydıkları küfelik, gözü körebelik, yaradan şahit aklı gidik.
2016'da Erkekler 261 Kadın öldürmüş.
2018'i tahayyül etme yavrum.
Sen seyahat et, resim yap, oku, yaz, çiz, gez, gör, öğren, nezaket zarafet letafet edin, şarkılar söyle yavrum, şarkılar dinle, yürü, koş, zıpla, oyunlar oyna, gök kuşağını izle, uçaklara el salla, gemilere bin, bisiklet sür, tuzlu sularda yüz kızım, dal derinlere diplere inciler bul, atla dağlardan bulutların içinde uç, limon ağaçlarından limon çiçeklerini kokla, palmiyelerin gün batımı siluetlerini seyret, çağla erik çıtırdat, ılık rüzgarlar saçlarını savursun, güneşlen, ojelen, giy takıştır kendine yakıştır, bekleme.
Git.
Gel yani.
Üzülsen de ağlasan da harap bitap da düşsen, tüm tersanelerine girilmiş de olsa kadın, silkelen kalk ayağa, bi arındı mı kıyıların, sen yine Türkiye'sin. Sen Anadolu'sun. Sen Kadınsın.
Kadını kadınla destekledin mi bi de değme keyfine.
Düşman erkek değil zira, erkeği de kadın yetiştirir. Kabilse.
Yetiştir.
Yetişirsin.
Sen yaparsın.
Olmuyorsa da zorlama.
Senden başkası, dedim ya, başkası.
Bencil değil, benci.
Boşver neyse ne, sen yine de gel.
Ne zaman olursa, buyur gel.
Sen değil.
Sen, canım, benim kendi canım, tatlı canım, sen.
Azıcık delisin, mazoşistsin, oldurmacılıkta tutturmacısın, yapcam yapcam yapmışşşştımcısın, herkesi kendin sanıcısın, toleransta bir numarasın, notunu insanların 100'den başlatmakta top'sın.
Ama olsun.
Sen sensin.
Gel.
Bana geri ver Kaş'ta Ayı'da sıcacık gün batımının buz gibi Bomonti'sini
Ver bana koylarını Marmaris'in, Ölüdeniz'in 1800 m yüksekten manzarasını
Uzungöl'ün yeşil, serin ve Türkçe halini, muhlamasını, balığını ver geri
Geri getir Çanakkale'nin karında havai fişeklerin altında şehirler arası bir meyhanenin dışında yeni yılı
Geri ver bana Konur'u, Kızılay'ı, İstiklal'i, Cihangir'i, Işıklar'ı, Korkuteli güllerini
Acaba çocukluk aşkım, 6 yaşında dişlerinin hepsi çürük, altın kafalı, çalışkan Ulaş da aynılarını yaşamış mıdır?
Ver bana Barca- Real Madrid maçını Camp Nou'da
Mallorca'da yürümekten ayaklarım acıdı diye üzüleyim.
Uzun bacaklarım otobüste koltuk aralarına sığmadı diye şikayet ediyim.
Şırnak hediye kutusunun içinde bırak kalsın saç telim.
Küçücük dertlerim büyük olsun.
Derken öyle de oldu.
Her olana "ne olmuş yani, kim bilir kimler neler yaşıyor" diye bakmaya ve her olanı kötüyse küçümseyip şükretmeye, iyiyse daha iyisi de olur deyip azmetmeye sebat etmeye devam ettim.
Gülmediğim, yeni biri tanımadığım, şiir okumadığım, sanatsız geçirdiğim gün günden sayılmazdı.
Başkasını mutlu etmedim mi mutlu olmazdım.
Çok bir şey beklemedim ama onu bile "çok beklerdim!"
Gelir miyim Peri Bacaları'na yine
Gelir miyim Venedik Karnavalı'na principessa olarak yeniden
Gelir miyim Çanakkale'nin termal sularına, mübarek topraklarına, bir hoş kokulu caddelerine
Gelmez miyim?
Sokakların, şehirlerin, koyların, yerlerin, göklerin, havanın, suyun ne suçu var?
Ben Gelirim.
Sen olsan nolur olmasan ne, o olsa nolur olmasa ne?
"Ben bana lazımım" diyecek kadın insan. "Bana ben lazım."
Edebiyat okumayan, sinema nedir bilmeyen, ezberden maval anlatan, seyahati yük sayan, dinlemeyen, dinlediğini anlamayan, gönlü Mesnevi'den hakikat nasibini almamış, boy soy goygoyuyla ayrımcılıklara meyilli, terazisi tek kefeli, saydıkları küfelik, gözü körebelik, yaradan şahit aklı gidik.
2016'da Erkekler 261 Kadın öldürmüş.
2018'i tahayyül etme yavrum.
Sen seyahat et, resim yap, oku, yaz, çiz, gez, gör, öğren, nezaket zarafet letafet edin, şarkılar söyle yavrum, şarkılar dinle, yürü, koş, zıpla, oyunlar oyna, gök kuşağını izle, uçaklara el salla, gemilere bin, bisiklet sür, tuzlu sularda yüz kızım, dal derinlere diplere inciler bul, atla dağlardan bulutların içinde uç, limon ağaçlarından limon çiçeklerini kokla, palmiyelerin gün batımı siluetlerini seyret, çağla erik çıtırdat, ılık rüzgarlar saçlarını savursun, güneşlen, ojelen, giy takıştır kendine yakıştır, bekleme.
Git.
Gel yani.
Üzülsen de ağlasan da harap bitap da düşsen, tüm tersanelerine girilmiş de olsa kadın, silkelen kalk ayağa, bi arındı mı kıyıların, sen yine Türkiye'sin. Sen Anadolu'sun. Sen Kadınsın.
Kadını kadınla destekledin mi bi de değme keyfine.
Düşman erkek değil zira, erkeği de kadın yetiştirir. Kabilse.
Yetiştir.
Yetişirsin.
Sen yaparsın.
Olmuyorsa da zorlama.
Senden başkası, dedim ya, başkası.
Bencil değil, benci.
Boşver neyse ne, sen yine de gel.
Ne zaman olursa, buyur gel.
Sen değil.
Sen, canım, benim kendi canım, tatlı canım, sen.
Azıcık delisin, mazoşistsin, oldurmacılıkta tutturmacısın, yapcam yapcam yapmışşşştımcısın, herkesi kendin sanıcısın, toleransta bir numarasın, notunu insanların 100'den başlatmakta top'sın.
Ama olsun.
Sen sensin.
Gel.
10 Mart 2018 Cumartesi
Hoşaf ve Hoş laf
Astroloji
Rüya tabirleri
Tesadüfler
Tekerrürler
Evrenmiş
Karma imiş
Bağırmış
Kulak duymamış
Göz görmemiş
Bir uyanmış
Yoo şaşırmamış
Kadın yine
Bir kez daha
Şükretmiş
Bir nefes almış
Bahara sarılmış
Mis gibi
Bergamot çiçeği
Dağlar dizili
Kader çizili
Keder gizli
Her şey insan için
Tebessüm
ve sükun etmiş.
Sonuçta lafın hoşu da
Boşuna.
Kasımpatının göbeğindeki
yumuşacık tüyler gibi
Hafif.
Ruh pamuk.
Gülmüş.
2 Mart 2018 Cuma
Bread and Peanut Butter with Coconut Milk
Remember when we thought this was a good idea got the circles on our hands.
Remember I was the one and you were Romeo, Allain Delon and now it fades.
Remember the things I forgot about you and us and the past and the reasons it tells.
Never I ever been this broken feeling both lonely and crowded and taken for granted.
Having been disappointed many times, I've been hurt many times and stabbed many times.
Never promised in front of all my life, never given my word, my father's pride.
Mother, I'm feeling so sorry.
Sister, go ahead and don't worry.
Your words have already been written by Sezen:
"Ablam aşktan öldü"
"Mourir d'amour!"
This is different only because for the very first time, I let someone underestimate me.
Don't hurt yourself!
R.I.P. The Love of Your Life.
Remember I was the one and you were Romeo, Allain Delon and now it fades.
Remember the things I forgot about you and us and the past and the reasons it tells.
Never I ever been this broken feeling both lonely and crowded and taken for granted.
Having been disappointed many times, I've been hurt many times and stabbed many times.
Never promised in front of all my life, never given my word, my father's pride.
Mother, I'm feeling so sorry.
Sister, go ahead and don't worry.
Your words have already been written by Sezen:
"Ablam aşktan öldü"
"Mourir d'amour!"
Don't hurt yourself!
25 Şubat 2018 Pazar
Okaliptüs yaprağı ile süslenmiş Kaya tuzlu ve Limelı Ayva Dilimleri
Consideration... (Rihanna)
Sonra çok sığ geliyor, derinleştiriyorum.
Bu kez de bu mu yani? dedirtiyor.
Küçülmekten kendimi küçültmekten
Olduğumu ufaltmaktan
Kabul görmek için ufalmaktan
Aman kendilerini kötü hissetmesinler
Bu da çok şeymiş demesinler
Yabancılamasınlar
Rahat olsunlar, ettirsinler
Peşimsıra konuşmasınlar
Ardımı temiz kosunlar
Alnımı akça pakça bıraksınlar
Aman anama babama ilişmesinler
Kardeşimi hor görmesinler
Geçmişime sövmesinler
Gelmişime gülmesinler
Diye diye gidiyor ömür.
Yorgun herkes yorgun gönül
yorgunluk bilmez özüm
Buruş buruş bir üzüm.
Kar etmiyor Shiraz, sevmem buruk şarap.
Anlarım anlamazdan bilirim bilmezden gelirim
Ben geldikçe anlamam bilmem sanırlar
Sanırlar ki ben kör körpe haspam bir sıfatsızım.
Ne çok şeyim de
Hiçbir şeyim.
Göstermiyim derken görürler
Bir hatama kurban ederler
Kibarlığımdan nezaketimden alçakgönüllüğümden
Ölecek olsam seni beni bilmez gidinin dölü oh geber der.
Mahsus koymadım nokta imla.
Sen anla.
Sonra çok sığ geliyor, derinleştiriyorum.
Bu kez de bu mu yani? dedirtiyor.
Küçülmekten kendimi küçültmekten
Olduğumu ufaltmaktan
Kabul görmek için ufalmaktan
Aman kendilerini kötü hissetmesinler
Bu da çok şeymiş demesinler
Yabancılamasınlar
Rahat olsunlar, ettirsinler
Peşimsıra konuşmasınlar
Ardımı temiz kosunlar
Alnımı akça pakça bıraksınlar
Aman anama babama ilişmesinler
Kardeşimi hor görmesinler
Geçmişime sövmesinler
Gelmişime gülmesinler
Diye diye gidiyor ömür.
Yorgun herkes yorgun gönül
yorgunluk bilmez özüm
Buruş buruş bir üzüm.
Kar etmiyor Shiraz, sevmem buruk şarap.
Anlarım anlamazdan bilirim bilmezden gelirim
Ben geldikçe anlamam bilmem sanırlar
Sanırlar ki ben kör körpe haspam bir sıfatsızım.
Ne çok şeyim de
Hiçbir şeyim.
Göstermiyim derken görürler
Bir hatama kurban ederler
Kibarlığımdan nezaketimden alçakgönüllüğümden
Ölecek olsam seni beni bilmez gidinin dölü oh geber der.
Mahsus koymadım nokta imla.
Sen anla.
9 Şubat 2018 Cuma
Havuçlu Bezelyeli Etli Zeytinyağlı Enginar + Semi-Sweet Beyaz Şarap
Bir balerin olmadığım
Oyunlar oynamadığım
Bir enginar bahçesine girmediğim
Bir hamakta uçmadığım
Bir kuzu kucaklamadığım
Kışın denize girmediğim
Paraşütle atlamadığım
Çıplak, sabah misafiri kediye sarılmadığım
Bir Venedik prensesi'liğim
Kalmıştı.
Bir de ben işte.
Bir hassasiyetim
Bir zayıf vaziyetim
Bir kayıp nezaketim
Kalmıştı.
Sonra kötüler gitmiş,
İyiler kalmıştı.
Bir de bana kitaplar defterler...
Ve bir de aile.
Ve aşk.
Oyunlar oynamadığım
Bir enginar bahçesine girmediğim
Bir hamakta uçmadığım
Bir kuzu kucaklamadığım
Kışın denize girmediğim
Paraşütle atlamadığım
Çıplak, sabah misafiri kediye sarılmadığım
Bir Venedik prensesi'liğim
Kalmıştı.
Bir de ben işte.
Bir hassasiyetim
Bir zayıf vaziyetim
Bir kayıp nezaketim
Kalmıştı.
Sonra kötüler gitmiş,
İyiler kalmıştı.
Bir de bana kitaplar defterler...
Ve bir de aile.
Ve aşk.
Lokumlu Petit Beurre Sandviç
Hala arıyorum neyim.
Ben, birçok şeyim.
Biraz da şeyim.
Ne bileyim.
İşte öyle.
4 Ocak 2018 Perşembe
Ginger Bread & Cinnamon Tea
söylenmez, akıldan neler geçer
her aklına gelen boğazdan sallanıp dilden kayıp dudaktan çıkmaz
saçından, kirpiğinden, tırnağından, burnundan, parmağından, göbek deliğine, ses teline
akıldan neler akar, amma kalır, havaya karışmaz
yutulur, tutulur, kutulanır, patlatılır, imha!
ama Anka mübarek külünü savurur, salınır akılda yine yeniden
yanlış olmasın, zihinde dahi aldatılmaz, sadakat hat safha!
akla gelene yok çare.
kovulur, bacadan girer.
bir lavabo deliğine tükrülür, tüm kanallar denize açılır
Bir kış günü öğlen güneşiyle iyota karışır, zerre zerre girer soluk borusundan damara.
nöronlar aynalar, projeksiyon, beyaz perdede yine aynı görüntü.
İyi mi kötü mü?
Sonuçta kimse ölmez, dedem şimdi bir zeytin ağacı mesela.
Yaşayanlar da ölmez. Ölenler de. Her türlü ölümden söz ediyorum.
İnsan aklını sınırlamayı sever
ben de serbest bıraktım, gezinsin.
sıksam saldırır, bırakayım uzakta kalsın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Tuza banıldığı sanılmış ekmek
Adil dövüşmeyenle savaşmak Ona beyaz bayrak sallamak Teslim olmak mı? Yapamam. Kılıcımı daha sağlam tutmak için Bir göğsümü feda etmem gerek...
-
Ben gidince Antalya ağlar Otuzum bu gece Öyle yağmur yağıyor ki Şakır şakır! Anamın karnından gitmişim Göbek bağımı kesmişim Bağlanır...
-
Babamın Kavacık'tan aldığı ev yapımı, mükemmel, ağzımı tatlandıran, bağrımı yakıp geçen şarap ve Lina'nın Sicilya'dan getirdiği ...