this is youth you have been given
you think the flame was put off
until you realize what you've been given
you're not the one to blame
though you are to be driven
to the path you most sacrificed
although they no suffice to be bitten
your gorgeous glory intermittent
show them some mercy
till they ve been bleedin
and so you can reach salvation
when you rippen their soul of raven
Kuru yapraklarını toplarken bile çiçeklerimin suçluluk duyuyorum
Ya biraz daha vakti vardıysa ya dalına zarar verirsem
Yine de uzanıyorum fil kulağına haydi gel bakalım diye fısıldayarak sapsarı yaprağı hafifçe çekiyorum, hay Allah, gelmiyor, minik sapı hala su dolu, yeni içmiş belli ki… Zedelesem de bırakıveriyorum. Gördün mü bak şimdi, benim yüzümden ömrü biraz daha azaldı ama tutunuyor köke, koyuvermiyor, bana rağmen yaşamaya devam ediyor…
Fil kulağından özür diliyorum…
Başımdan filizleniveriyorum, ayaklarım birleşip toprağa kökler salıyor, her bir kirpiğimden minik fil kulağı yaprakları fışkırıyor… sessizce su içiyorum, toprağım ıslak, Aslıhan yeni sulamış, teşekkür ediyorum. Kirpiklerimden biri düşüyor, dilek tutuyorum, yerinde birkaç yaprak beliriveriyor, Aslıhan görmüyor. Olsun. Birkaç gün sonra sevinir. Ona zaman veriyorum, bana zaman veriyor. Yavaş ve sürekli, anlayışlı ve yumuşak bir sevgiyle büyüyoruz. Belki de ondan fazla yaşarım. Bu aralar pek kendinde değil, ona gövdemi gösteriyorum, ilham alıyor…
Gidip bir şeyler karalıyorum… Zihnimde kendimi yapıp yapıp bozuyorum.
Sevilmemeyi biliyorum
Sadık olunmamayı..
Suçlanmaya
Yalanlar dinlemeye de aşinayım
Geri adım atılmamasına
Özür dilenmemesine alışkınım
Aldatılmak ve aptal yerine konmak
İyi niyetlerin suistimal,
hislerin ve gayretlerin istsmar edilmesi cabası..
Nezaketsizlikler silsilesi ve dahası..
Ne istiyorum biliyor musun
Çok kolay
Birlikte hayal kurabilmek ve kurulanları yapabilmek
Bir de bu yukarıdakilerin tersi.
That’s it!
C’est ça!
O kadar!
Belki oluruz bi gelsen
Belki geçer sen öpsen
Beni göğsüne alsan
Ebediyen burada kalsan
Belki sözle değil
Gözlerle anlaşırız
Belki dert kalmaz sen gülsen
Belki benle yesen, uyusan
Benle yürüsen, bana anlatsan
Bir de beni dinlesen, işte bu
Bir bakarsın hayat olur
Ömür olur birden
Belki gerçek olur
Belkiler…
Rumours are that
You got tumour in ya heart
Instead of l’amour d’été
I know tu me déteste
Wanna escape wanna leave
Comme tu veux dear, c’est toi!
I’ll be ya mirror you’ll break never free
But you’ll never be freer sans moi
Wanna see me? Come here
Wanna hear me? Call me
Wanna touch me? Spoon me
Wanna f* me? Secret recipe!
bir şeyler olacaktı elbette iyi kötü ve oluyordu da
günler kısalıyor, buzlar eriyor, sular yükseliyordu
deniz hava toprak nefes almakta zorlanıyor
insanoğlu pek çok yerde aklına mukayyet olmaya çabalıyordu
işte o arada derede, kimileri tekilleşiyor kimileri çok çoğalıyordu
aşk olsun'lar kaybolmaya yüz tuttuğundan
aşk da saklanıyor, bulunması epey güçleşiyordu
herkes aşkı bulmaya gayretteyken, kendini saklamakta ehlileşiyordu
eh gerçek yoksa aşk nasıl beyaz bayrak sallasındı
gerçi gerçekler nefreti de beslerdi
ama bir deniz manzarası, bir kadeh şarap ve bir aşıktan daha gerçek ne vardı?
savaşlar, budala politika, kötü ekonomi, kısıtlamalar ve normal(!) bıktırırken
yalan hüküm sürerken, müzik susarken ve sabırlar sınanırken
omurgadan süzülen tere aldırmadan
cidden bir yaş incir, bir ikindi güneşi ve bir öpüşten daha kıymetli ne vardı?
insanı hayatta ve genç tutacak bir sevişten
gerçek bir bağdan daha sağlam ne vardı yaslanacak?
yani sana ne diyeceğim biliyor musun
aşık olur olunur mu söz veremem de, işte aşk olsun!
sitting at my kitchen table
I wish I could be just able
to sing my song to the world
wish I could make it
wish i wasn't afraid
of finding myself out there
sipping my icy water
when the night is getting darker
listening to those voices
it's all getting slurry
the whole picture's blurry
all i do is babbling to myself
i can't tell you but guess who do love you
i can't ask you to love me back but will you?
bilmiyormuş gibi yapmaktan
safa yatmaktan kafa patlatmaktan
hı diyip geçmekten sabretmekten
sözümü seçmekten beklemekten
anlamazdan gelmekten
boş laf kin sürç duymaktan
vazgeçmekten çekinmekten
kendimi ufaltmaktan
geri adım atmaktan susmaktan
yalvarmaktan her şeye rağmen
sevip durmaktan affetmekten
bıktım usandım
kadınlığımı gizlemekten
arzularımı saklamaktan
kendimi korumak için
erkek gibi olmaktan
giyinirken düşünmekten
soyunurken düşünmekten
yürürken koşarken
şarkı söyler coşarken
otururken kalkarken
düşünmekten
bıktım usandım
kimi isterse sevdim
neyi isterse oldum
nerede derlerse durdum
bir bakışla sustum
ama artık yoruldum
bıktım usandım
canım nasıl isterse
hangi yoldan giderse
neyi ne kadar yaparsa
kimi ne kadar olursa
işte öyle
işte oradan
işte onu
işte o kadar
bundan sonra tam da böyle...
euphoric psychedelic it was to see you
existence got loud when you hold me to
remind me of the kiss on my neck
both of us were right on titanic's deck
istemedim ayrılmayı o gece senden
bilmediğim sokakları koşar adım yürürken
ama sen kayboldun
where did you go
it's not just my fault
you didn't say goodbye
I felt I could die
when I lived the most
Bir haftasonu sıcağında bir nemlenip bir kururken
Dil damağa yapışınca buzlu sularla genzi açarken
Kahve altı üstüne Türk kahvesi telvesi
Lavabo açıcı gibi bağırsak sökücü
Kalbe ve yahut kalbi hislere de var mıdır öyle çözücü?
Beyaz çarşaflar içinde sarmaş dolaş uyanmaları örücü
Tutkuyu dile dökücü, dili dudağı bağrı öpücü?
Nasip, kısmet, hayırlısı.
Seninle şöyle sahil boyu yürüsek
Açık hava deniz kıyısında şarkı söylesek
Yıldızlara aya güneşe doğuma batıma
Göz açıp kaparken yan yana
Antalya Bozcaada Kapadokya Urla
Yaylalara Ege kıyılarına
Ya da biraz Aspendos biraz Efes
Bir dalış bir uçuş bir nefes
Ben bronz sen altın hava enfes
E biraz Kaş biraz Fethiye
Marmaris sonra Selimiye
Dalyan Kabak koy koy el ele
Koyun koyuna nefes nefese
Öpüş koklaş sarmaş dolaş
Ben diyemem işte sen anla
Tenin sıcacık tut beni sıkıca
Bir plaj bir havlu bir öpücük
Dünyanın her yeri bize küçücük
Kucağında saçlarım avcunda elim
Yanağımda kirpiğin boynumda sesin
Hayalimde l’amour tomurcuk
I know you can dance
You can play games
Go to NYC with another
But what if we together?
I know you like arts
You’re like arts
Stage is yours
But what if we, us, ours?
I know you dont need me
I dont need you either
Each is unique secret
But both can be sacred
I know you independent
No chain no surrender
But i believe in love
What if we had some real?
Misery
Zeplin
Uç
uçlar
Hiçbir yere gitmiyorum
Buradayım
Olduğum gibi
İhtiyarlık
Anne karnı
Düş
düşmek
Sükunet
Sevgi
sevişmek
Bir zehir
bin detoks
Heyecan
Pazartesi
La Vie En Rose
doğmak
ölmek
Yaşamak?
Hiçbir yere gitmiyorum
Buradayım
Olduğum gibi.
All those extreme ends Heraklitos,
They are because of you
Thanks to you
Towards you
Against you
And you.
To see my pure self
In your dirty mirror
To clean my love
In your dusty melancoly
To bring my pieces together
In your fake wisdom.
To trust you
All over again
As if you weren’t the one
To hurt and break me into millions.
You could have been the one.
You chose to be the one who put me down.
It's just to numb the now
to forget what I know
to remember how poor
how we are all destined to remove
what we saw.
Hani bir öyküyü yaşatmak için anlatmak gerek ya
Eşe dosta, balkon demirlerindeki kumruya
Hani bir rüyayı hayra yormak istenir ya
Uyanır uyanmaz dalgalara, çeşmeden akan suya
Seni, senli beni anlatıyorum.
Ya benle çok yaşa, ya da hayrola.
Nereden bilecektim senin de geleceğini
öylesine bir buluşmanın ardından belireceğini
oysa gördüğüm gibi tanıdım, banaydın
Günaydım
Inception vizyondaydı
Herkes farkındaydı
birden dört kişi oluverdik
Doluştuk eski bir arabaya
Ben arka koltukta
şoför mahalli arkasında
Yanımdaki bana Golden alıyor şarap yolluyor
Ben ensene kilitli
Enseni siliyor rüzgar yüzüme sürüyor
anlayamıyorum o an "gideyim" diyorum
"Bırak kızı... diyorsun gülerek yanımdakine
"Belli ki bizimle kalmak istemiyor"
Can atıyorum ama susuyorum
Yanımdaki farkında
Yanındaki farkında
Sahil, çakıllar, dalgalar biliyor anında
2013 yıl başında Hektor'da
Vazgeçtim'i söylüyorum, sözleri yalandan
Sesim sana değsin diye sırf
Şarkımı ayakta alkışlıyorsun
Nasıl gururlanıyorum..
Herkes biliyor
Yan masanın başındaki hanım efendi kadehini bize kaldırıyor
"Siz nesiniz bilmem ama sakın ayrılmayın,
... içeri girdiğinizden beri herkes size bakıyor" diyor
ikimiz de siyah sultan, dudaklarım kırmızı benim
senin cebindeki kor saten mendile renk veriyor
Tüm masa bize kadeh kaldırıyor
Karlar yağıyor, havai fişekler patlıyor
Herkes biliyor
ne birleşebildik ne koptuk
birbirimizin akorduyla oynadık durduk
ama işte o görünmez kırmızı iple düğümlü
telepatik transandantal ruhani çapayla birbirine demirli...
Yedi yılda bir deri değiştirirmiş insan
İçini dolduran aynıyken deri değişsin, hükmü ne?!
Se Muere por Volver
Todos Lo Saben
Bir sen bilmiyorsun
Ben bir daha böyle aşık olmayacağım.
ellerime bak
küçükler
oysa evime bak
kocaman
gözlerime bak
iriydiler
göz bebeklerim
küçüldüler
mum ışığında
kadehler
hayallerimden
küçükler
frankenstein
seni yapsam
en baştan
louvreda heykel
üç güzeller
dans etsen
o ikizler
bir anlık karar
bir an zaman
every beat ever since
beating in my chest
don't
ever dare
you just software
oysa ben gerçek
realmente
cosi cosi
they say
i dont know what i want
i want me
hafta içi
trabajo
thoughts in mind
violin against violence
is it smoking
or is wine?
pleasure over what matters
escape or
remnants of an old trauma?
bla bla bla
tonight I let the words write themselves
remembering all of your damn selves
and forgetting all at once
my eyesight getting worse
as i can see all so intense
fading away while so clear
no woman no cry no tear
crazy as it sounds
dreaming of bucket lists
a lot to do, too much to cease
snooze on the alarm
report the vibes
wash l those waves through my skin
screaming cells
all-inclusive moments of dare
too much effort to beware
now a day-wine over a bottle of beer
now riviera lands over what i know near
it's not that late, but later than the last possible train
empty station
empathy variation
what would it be like?
just like this, no?
same place, different time
oh cazzo!
i'm at the table
i would put the ground on fire
oh my serenity, oh my calm dauphine
just some broken nails
a few glasses
a piece paper
under that door
and a dried flower
could it be better?
oh merde!
nerdeee?!
“Rüzgarlarda titreyen sonbahar yaprakları gibi
Sonra uçmak ve kaybolmak gibi
Elimden tutacak herkes uzakta demek var ya beni
Öldürüyor”
On beş yaşında mıydım neydim
Oturup kalkmayı bilemezsem diye
Eteğin altına kısa tayt giydiğim yaş işte
Oturup kalkmayı öğrendim ama
Öğrendiklerimi unutmam
Öğrenmediğim o hale dönmem zor oldu
Şimdi ya sadece kısa tayt
Ya da sadece etek giyiyorum
Bakan zaten görmek istediğini görüyor değil mi
İşte o zaman bir akor, bir yürüyüş
Avuç içine çizilen
Tükenmez kalemden bir gülüş
Sonra onca kış, biraz yokuş
İki oğlan bir düş
Karısından habersiz merak
Yıldız Tilbe ağzından bir çüş
Ben o yaşta başladım
Şimdi tabi iyi yapıyorum
Az şarkı söylüyor, daha çok
“Artık kısa cümleler kuruyorum”
öyle bir başlıyor ki kış, öyle sakin başta
öyle serin bir rüzgar öpücük konduruyor alnıma
saçlarımın arasından kulağıma fısıldıyor
halbuki nasıl sıcak içimdeki hisler
çığlık çığlığa bağırsam kalbimi havaya
tüyler diken diken, kirpikler kenetli
ateşimden üşür
ayazımdan yanar yanakların
kırçıllı keçe
sanırsın ipek kaşmir
yumuşaklığıma aldanma
hep yeni bilendim
bir Seine
bir de sen anlamadınız
taçtan dikendim
üç beş güne bitendim
seninle yarım kalmış bir hesaplaşmamız var vesselam
medyum yarın dediyse de ben pek fala falcıya inanmam
öyle bir yağıyor ki yağmur bu şehir hep benden yana
gözü delinmiş gibi ağlaması yağmursa
ve teni köz eden dağlaması güneş
ben iyi bilirim bu havaları Mikail,
ben giderken ağlattığın şehir, ona döndüğümde ağlattı beni
ama derdim ne şehirle ne havayla işim
bir havadis bekliyorum
görünmez zincirime bir balta
teklik özgürlük, prenses papatya bir adamdansa
bunlar da benim tradisyonel sözlerim olsun
Ankara bir de bu ben koksun
ilki de ikincisi de gençliğimin sana feda olduysa da
bu son gençliğim benim olsun velhasılıkelam
Gerçeği
İkircikli gidişin
Tomurcuksuz gülüşün
Zamanlı zamansız dönüşün alnında arama
Yazmaz
Ben sadece sanırım
Sen topyekün yanılırsın
Bilmek hayal ürünü
Olmaz
Keskin ve küskün sözcükler değil bunlar
Yalnızca öyle eserler arada bana
Demedi deme
Üşür, üşütürsün.
