En iyi, öğrenmeyi öğrendim
Bakar yaparım
En iyisi, sen git
Olmadı bana müsaade
Ben kalkayım
En kötü, hava alırım
En kötüsü, yine hayırlısı
Dindar değilsem de inançlıyım
En iyi, öğrenmeyi öğrendim
Bakar yaparım
En iyisi, sen git
Olmadı bana müsaade
Ben kalkayım
En kötü, hava alırım
En kötüsü, yine hayırlısı
Dindar değilsem de inançlıyım
Dede, beni eşekli parka götürür müsün?
Kar helvası da yer miyiz?
Pazardan gofret, bakkaldan yummyyum alır mıyız?
Dede, sana gitar tıngırdatıyım mı?
Ormancı’yı seversin, mırıldanıyım mı?
Kahve yapıyorum hemen, içersin.
Duvarlara poster asacağım olur mu?
Bak unutmadım o sözü, tekrarlıyım mı:
“İnsanoğlu hilebazdır kimse bilmez fendini,
Kime eyilik edersen ondan sakın kendini.”
İpek avuçlarından öperim.
Yan gülüşlüm, yalın duruşlum
Sevdiğim meyveleri almışsın yine dolap dolmuş
Sucukları asmışsın duvara
Dökme tahin helvası, damla sakızlı şeker
Unutmamışsın.
Dede, hadi eski bantlardan birine sesimi kaydedelim mi?
“Bir gün bir gün bir çocuk,
Eve de gelmiş kimse yok…”
Every day whether it’s sunny or cloudy
Gloomy or blooming
Every day when I release my eyelashes
Clasping into each other
I drink water like Marina does
And I rise like Maya says
I save peculiarly wonderful images in my head
Like Vivien used to take
Sometimes very simply less is more, more or less
Just like Audrey’s breakfast
Or on the contrary, bold is me
Like it was inherited from Iris personally
God, I’m a big woman, don’t know how to shrink myself
But awaken all the girls to know their worth like Chimamanda suggests
Whatever outfit I wear, always flawless as Beyonce wakes up
Or like Medusa tugging my hair, opening my third eye drawn by Helen the painter
Love being alone though not at all a loner
The spirit is to keep the pack together as a leader shewolf,
But I need my own room so did lady Virginia, the Tough
Füruğ summarized my first love with her intense words
In Parisian rues and Maxims, Edith sang all those firey songs
Then I learned chainful stories instead of the painful
Like Ms Nazlı put together navigating my mind
Sirens attracting, witches potion-boiling, and all those goddesses and ancestors blending in my being
I am the woman that is every woman
I am the woman that is one and only
unique, definite and indefinite
Mother Nature, Eve and Lilith
I am the woman that swallowed the mankind
To give birth to the infinite
Being the womb for resurrection
And it’s not
Just my imagination.
Arife tam bir Başak yükseleni Boğa
Tertemiz leopar elbiseli bak doya doya
Arif çapkın sarışın mı sarışın
Şefkatli erkek boynu ak pak ve kalın
Birbirlerine teğet yaşarlar hayatı
Kumlarda ya onun ya öbürünün ayakları
Pati izinden belli geçmiş buradan da biri
Phaselis uzun ömrün sırrı
Bağımsız aşk uzun ilişkinin
Sadakatsizlik de yok
Bu limanda ikisinden başkası yok gibi
Kedidir kedi de hayvanların insanından zeki
Arife tam bir kadın, Arif de tatlı bir adam işte
Adlarından belli ya, ikisi de bilge
Arif Arife'ye bakar uzaktan
Arife balıkçının kızı
Arife önce göçse
Arif'e kalır sızı.
Gece taksisi
İstanbullu taksici
İstanbul’u karış karış bilir
Antalya’nın yenisi
Çağırsam budalayı
Uğraşırım uyuyamam
Kibarın gececisi
Yok uğurlayamam
Uyu en iyisi sen kızım
Kızını da uyut mışıl mışıl
Sokağın kedisi
Hayretmez doyuramam
Yaşın ehli, aklın ehliyetlisi
Meyletmezse şaşırmam
Katıksız romantiği de
Bağlasan duramam
Derde dermanım yok
Uykum var
İyi uykular
underwater
waist held by lover
wet and floating
slippery as soaping
in the water
unzipping the locker
mind blowing
heart flowing
soul growing
into another
sualtında
bel sarılmış aşkla
ıslak ve yüzeyde
sabun gibi kaygan
suyun içinde
kasanın fermuarı açılır
akıl alır şey değil
kalp akar
ruh büyür
başkalaşır
-thank you Martine Emdur
neden oldu
ne buna neden oldu
tenden oldu
hep senden oldu
benden uzak beden
birden yakın oldu
neden oldu
bana ne neden oldu
derken oldu
her şey aniden
Long been I haven't seen you
your cotton skin, and steel heart
wolf eyes against my Woolf's tongue
squeezed my legs, melted onto the floor
you want to come closer
I want to push you to the wall
no touch cuz I'm trembling
no contact cuz eyes ready catching
no drink this sparkling wine
otherwise, the consent will go mine
begging for forgiveness
asking for soulfulness
believing or drop, shaking or stop
breathtaking or not, at all
french babe donates
Canadian roommates
Sicilian mads
Spanish taps
Turkish takes...
how lovely isn't it that
when you think you're totally pissed with someone,
and that one comes and washes all the rage away
by only being there with half-open eyes.
desenli yanık kavruk derisiyle
yıldan fazladır almadığım kokusuyla
kutsal geometrinin aşk çemberine
ruh bedenimden içeriye girmesine az kaldı
parmak uçlarının sade dokunuşuyla
kirpiklerinin arasından kopan bakışıyla
iki dudağı ayrılınca çıkacak sözlerine
zulmedene yine de sadık meşk etmesine...
sesi sessizliği
nefesi ve giziyle
bedenden taşan kalp
dağları aşan cesaret
avuçlarında deniz
saçlarında güneş
bağrında rüzgar
insanın canına can
kalbine ferahlık
göğsüne genişlik
kafa tasına serinlik
içine su serpen oluşuyla
var oluşuyla
en iyi arkadaşımın gelmesine
az kadı.
beni tanıyanlar iyi bilirler
hemen seviverdiğimi
hemen güveniverdiğimi
hemen teslim oluverdiğimi
tezlik kipimden de belli
yıldırım gibi hayatımın geri kalanı için söz verebilişliğimden de
sevmek, güvenmek ve teslim olmak
tamamen açık, ve detaylı dürüst olmak
şeffaflık, transparanlık
kendimi bırakmak
egonun, kuralların, öğretilerin ve hassasiyetlerin ardına geçmek
başkasının hislerini kendiminkinden çok düşünmek
-çünkü kırılınca ben ne yapacağımı bilirim, peki ya o?-
duyguları, düşünceleri, tecrübeleri, düşleri sermek
"bak ben buyum, böyleyim, tamamım bu değilse de böyle bir şey" demek
ivedilikle salıvermek kendimi yüksekten
hızla süzülmek derinlere
çabucak ısınmak
kanımda değilse de canımda var
birden "ben"i gösterivermek.
vermek.
almayı bilememek.
isteyememek.
kendi boğazımı düğümlemek.
çok konuşurdum eskiden
şimdi sözcüklere de inancım kalmadı.
hoş, neye, kime kaldı ki
ben böylesine can atarken gerçekliğimi açık etmeye
beni oradan oraya savuran
duygularımı benim isteklerimi
düşlerimi oluşumu iki elleriyle kavrayıp ortadan kırıveren
koparıveren acelesi yıkım olanların elinde
tomurcuklarım tohumlarına saklanıverdi
ben artık hiç bir erkekçiğe güvenemeyen dişicik
nasıl çiçekleniveririm ki,
nasıl gerçekten yeniden ben olabilirim ki?
güvenim çalındı.
nasıl geri alınabilir ki?
onulmaz hasarların tamiri için hangi kip işe yarar ki?
üç kuruşa yerle bir edilen goncanın yedi verene dönmesi
taçlarının kadife bir merlota boyanması
yarasız beresiz tazelenmesi
kokusunun kadri bilinmesi
güvenivermesi toprağa, suya, güneşe
oluşa, değişe inanması
sevişe sevişe pes etmemesi
kocasız evli bir kadının kendi adına duyduğu hasretin yıllarca sona ermemesi
hapsi, esareti, tüm duygulara, düşlere, yaşanabileceklere, doğurabileceklerine taktığı kelepçesi
ömürden ve özgürlükten çaldıklarının pahasının biçilememesi
kadınlığın, insanlığın her zerresine tesir eden bu tiksintiden arınma çabası
ve güçlü olmak zorunda olması kadının
hangi zaman ekiyle söylenir ki?
ne geçmiş zamanın rivayetidir bu, ne de hikayesi
bunu tüm kadınlar iliklerinde bilir
sonsuz bir şimdiki zaman illeti
yine de bari geleceğe taşınmaması için mücadele edilendir.
sevmek kolay, doğa ananın silinmez öğretisi
ama güvenmemekten usandım.
Adil dövüşmeyenle savaşmak Ona beyaz bayrak sallamak Teslim olmak mı? Yapamam. Kılıcımı daha sağlam tutmak için Bir göğsümü feda etmem gerek...